18 Ekim’de düzenlenen KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimini Başbakan Tatar kazandı. Ancak Tatar’ın zaferi sadece ülkesi ve Kıbrıs Adası’nın geleceği için değil, Türkiye-AB ilişkileri için de büyük önem arz ediyor.
ANALİZ | ÖZEL DOSYA : DOĞU AKDENİZ – KIBRIS (II)
*24 Ekim 2020 ‘de yayınlanan haber yazımızın analizi
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), ülkenin ve adanın kaderi için önemli bir dönemeçten birçok insanın beklemediği bir sonuçla ayrıldı. İlk turu 11 Ekim, ikinci turu 18 Ekim’de gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonunda Başbakan Ersin Tatar, %51,74 oranında oy alarak oyların %48,26’sını alan mevcut Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı yendi ve KKTC’nin 5. Cumhurbaşkanı oldu.[i] Seçim sonucunun birçok insan için “sürpriz” olmasının sebebi ise, ilk turda %2’lik bir oy farkıyla ikinci olan Akıncı’nın, Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın da desteğiyle birlikte Ersin Tatar’ı geçememiş olmasından kaynaklanıyor. Erhürman, kendisinin de katıldığı ilk turda oyların %21,67’sini kazanmıştı ve ilk turda %29,76 oy oranı elde eden Akıncı’yı ikinci turda destekleyeceğini açıklamıştı.[ii] Ancak gerek koalisyon hükümetinin ilk tur seçimlerinden önce dağılması gerekse de muhalefetin desteğini alan Akıncı, ülkedeki 200 bin seçmenin yaklaşık %67,3’ünün katıldığı ikinci turda Tatar’a mağlup oldu ve aktif siyaset hayatını sonlandırdığını belirtti.[iii]
Mustafa Akıncı, ilk turun ardından yaptığı “Kendi kendini yönetmeye muktedir olan bu halk, kimi seçeceğine karar verme yeteneğine sahiptir. Kimi seçeceğine, kendi özgür iradesiyle, beyniyle, vicdanıyla, karar verecek olgunluktadır” şeklindeki açıklamasını bir nevi yineleyerek “Bu sonucun elde edilmesi için yapılanları da yapanları da biliyorsunuz, yapanlar başardı” ifadelerini kullandı, ancak seçimi KKTC halkının “çok değişik etkenler altında vardığı bir sonuç” olarak değerlendirmesine rağmen Tatar’ı kutladı ve seçim sonuçlarına itiraz etmeyeceğini söyledi.[iv] Ancak KKTC’deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri ülke halkı için çok kritik olmasının yanı sıra doğal olarak Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri için de çok büyük önem arz ediyor.
Halef ve selef: Akıncı ve Tatar bir arada
Türkiye ve Birlik, KKTC seçimlerinden önce de oldukça gergin bir ilişkiye sahipti. Ancak iki taraf arasındaki gerginliklerin önemli bir kısmı, Kıbrıs Adası’nda 1974’ten beri herhangi bir sonuca varılamamasından doğuyor. KKTC seçimleri ise, Türkiye ve AB arasındaki “Kıbrıs krizinin” yakın zamanda çözülmesini umanlara herhangi bir sebep sunmuyor, çünkü bizzat KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve kendisinin Türkiye’ye bakış açısı ile Kıbrıs sorunun çözümüne yaklaşımı, krizin büyük ihtimalle perçinleneceğine işaret ediyor.
Tatar döneminde çözüm zor
Cumhurbaşkanı Tatar, önümüzdeki 5 yıl boyunca nasıl bir yol izleyeceğinin sinyallerini seçim zaferinin ardından yaptığı konuşmada verdi. Ersin Tatar, zafer konuşmasının hemen hemen her noktasında Türkiye’yle bağların kuvvetlendirileceğini, Türkiye’ye büyük şükran duyduğunu, Türkiye ile bağlarının “hiçbir zaman koparılamayacağını” ve ülkesinin küresel siyasetteki yerini alabilmesi için “Türkiye’nin ağırlığını ortaya koymasına özel bir önem vereceğini” belirterek bir önceki KKTC lideri Akıncı’dan çok daha farklı bir tutum ortaya koyacağını en baştan belirtmiş oldu.[v] Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRY) ve Yunanistan’a da çeşitli mesajlar gönderen Tatar, “Kıbrıs Rum Halkı’na barış elini, dostluk elini bu geceden uzatıyorum” ifadeleriyle “temiz bir başlangıç” dileğinde bulunsa da bir uzlaşmaya varmanın kesinlikle kolay olmayacağını da baştan belirtmiş oldu. Tatar, görüşmelerde “taviz vermeyen” bir tavırda olacağını “Eğer Rum-Yunan dostlarımız bölgemizdeki, stratejik, ekonomik ve sosyal dengeleri geleceği göz önünde tutarak doğru okurlarsa ben masaya oturup bir anlaşamaya varmamızın zor olmayacağına inanıyorum. Yok öyle yapmayacaklar, uzlaşmaz tavırlarını sürdüreceklerse bilsinler ki, haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz” diyerek oldukça net bir şekilde ortaya koydu.[vi] Tatar’ın başbakanlığı sürecindeki tutumuyla ve KKTC Cumhurbaşkanı olarak verdiği ilk demeçle diyebiliriz ki Rum-Yunan tarafı karşılarında çok daha sert tutumlu bir kişiyle masaya oturmak zorunda kalacak.
Koyu kırmızı çizgilerle masaya oturacağı öngörülen Ersin Tatar, bu tutumuna ek olarak selefi Akıncı’nın aksine federal bir çözümden ziyade iki devletli bir çözümün taraftarı olduğu için hâlihazırda 2017’de sekteye uğrayan çözüm görüşmelerini daha da derin bir çıkmaza götürebilir. 2015 ve 2017 yılları arasında Akıncı ve GKRY Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis arasında Birleşmiş Milletler (BM) arabuluculuğuyla yürütülen görüşmeler, hatırlanacağı üzere Akıncı’nın federalist tutumu ve uzlaşmacı yaklaşımına rağmen sonuçsuz kalmıştı. Bir önceki KKTC Cumhurbaşkanı’nın zaman zaman Türkiye’yle bile taban tabana zıt tutumuna rağmen bir sonuca varmayan çözüm görüşmeleri, Türkiye’yle çok daha uyum içinde ve yine Türkiye’nin son dönemde savunmaya başladığı iki devletli çözüm modelini savunan bir KKTC Cumhurbaşkanı ile muhtemelen herhangi bir yere varamayacaktır. Yukarıda bahsedilen sebeplerden dolayı Kıbrıs sorunu, en azından Ersin Tatar’ın KKTC Cumhurbaşkanlığı süresince heyecan verici bir gelişmeden yoksun olacak ve Türkiye-AB ilişkilerinde oldukça bariz bir engel olarak var olmaya devam edecektir.
Akıncı, Guterres ve Anastasiadis; İsviçre’de bir araya gelmişti
Çözümsüz Kıbrıs, Türkiye-AB ilişkilerini nasıl etkiler?
Kıbrıs sorununun özellikle Tatar döneminde kısa vadede çözülemeyeceği bu kadar net ise KKTC seçimleri Türkiye-AB ilişkilerini nasıl etkileyecek? 18 Ekim gecesi netleşen sonucun Türkiye-AB ilişkilerini olumsuz etkileyeceğini söylemek çok zor değil. Seçim sonucu hem Kıbrıs sorununun çözülme ihtimalini hem de Doğu Akdeniz gerginliğinin yatıştırılması ve doğal kaynaklar çıkmazının bir sonuca bağlanması ihtimallerini büyük ölçüde düşürecektir. Peki, bu sonuçların sebebi nedir? Türkiye dışında hiçbir ülkenin tanımadığı KKTC’deki seçimlerin sonucu neden Türkiye-AB ilişkilerini bu denli olumsuz etkileyebilir?
Tatar’ın zaferi, Türkiye-AB ilişkilerinin kaybı: Maraş Meselesi
İlk olarak ele alınması gereken konu, olayın güncelliğinin de etkisiyle 46 yıldır kapalı kalan Maraş bölgesinin yeniden KKTC halkına açılmasıdır. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın ardından “hayalet kent” haline gelen Maraş, Ersin Tatar hükümetinin sürpriz bir hamlesiyle KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sadece birkaç gün önce kısmen de olsa yeniden kullanıma açıldı.[vii] Tatar’ın bu “müjdeyi” Türkiye üzerinden KKTC’ye temiz su aktarılması için planlanan bir projenin açılışında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte vermesi de Kıbrıs Türklerinin yeni liderinin nasıl bir yol izleyeceğine dair oldukça kuvvetli bir işaret veriyor. Maraş’ın açılması, doğal olarak GKRY, Yunanistan, AB ve BM’nin şiddetli bir şekilde tepki vermesine sebep oldu. Yunanistan, Maraş’ın açılması konusunu AB liderlerinin 15-16 Ekim’de düzenlediği Avrupa Konseyi zirvesine taşıyacağını açıklarken AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Türkiye’nin adadaki “gerginliği körüklediğini” ve atılan adımın ateşkes kararlarını ihlal ettiğini söyledi, Türkiye’yi de yeniden BM’nin Kıbrıs konusundaki kararlarına uymaya davet etti.[viii] Tatar’ın Maraş bölgesinin açılmasındaki ısrarından ve Yunanistan ile AB’nin tepkisinden de anlayabiliriz ki kendisinin KKTC liderliği döneminde Kıbrıs sorununun çözülme ihtimali çok kuvvetli gözükmüyor.
Tatar’ın zaferi, Türkiye-AB ilişkilerinin kaybı: Doğu Akdeniz
Maraş meselesi oldukça güncel ve doğrudan Kıbrıs Adası’nı ilgilendiren bir gelişme olsa da KKTC seçimlerinin asıl etkisi, son dönemde Türkiye ve AB arasındaki gerginliğin asıl kaynağı olan Doğu Akdeniz sorunu üzerinde olacaktır. Türkiye’nin bu sorundaki asıl muhatabı Yunanistan, asıl mevzu ise kıta sahanlıkları ve münhasır ekonomik bölgeler olarak gözükmektedir, ki bu büyük ölçüde doğrudur. Ancak Kıbrıs Adası açıklarındaki enerji havzaları, Türkiye’nin bu havzalara KKTC münhasır ekonomik bölgeleri üzerinden erişimi ve GKRY’nin “egemenlik ihlâli” itirazları, elbette ki Türkiye’yle çok daha yakın hareket eden ve federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti fikrine uzak duran Ersin Tatar’ın cumhurbaşkanlığında daha büyük bir tartışma konusu olacak, Türkiye-AB ilişkilerini daha kötü etkileyecektir. Buna en iyi örnek, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hidrokarbon arama faaliyetlerinin Yunanistan, GKRY ve AB’nin tüm çağrılarına rağmen devam etmesidir. KKTC ise devreye, “Kıbrıs Türklerinin hakkı” mevzusunda girmektedir. Bilindiği üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doğu Akdeniz konusu gündeme getirildiğinde sıklıkla Kıbrıs Türklerinin de hakları olan payı elde etmesi gerektiğini vurguluyor ve bunun bölge ülkeleri ve AB tarafından da kabul edilmesi gerektiğini savunuyordu. GKRY Cumhurbaşkanı Anastasiadis de BM’nin 75. Genel Kurul toplantısı için yaptığı konuşmada doğal kaynak keşiflerinden Kıbrıs Türklerine düşen payın “bir emanet hesaba” devredileceğini belirtmişti[ix], ancak 1-2 Ekim’de düzenlenen Avrupa Konseyi zirvesinde bu konunun sonuç bildirgesinden çıkarılmasına da sebep olmuştu.[x] GKRY’nin bu tutumuna ek olarak yine GKRY, Yunanistan ve Mısır’ın Doğu Akdeniz konusunda bir araya geldiği “üçlü format”, bu ülkelerin aksi yöndeki açıklamalarına karşın gerek KKTC’yi gerekse Türkiye’yi bölgedeki enerji kaynaklarının paylaşımı konusunda dışarıda tutmakta. Zira Türkiye de Lefkoşa’da Yunan, Mısır ve Rum liderlerin bir araya geldiği bu zirveyi kınamış, Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada “Doğu Akdeniz’de hem kendi haklarımızı hem de Kıbrıs Türklerinin haklarını kararlılıkla korumaya devam edeceğiz” ifadeleri kullanılarak Türkiye’nin bölgedeki çalışmalarının süreceği belirtilmişti.[xi]
Sisi, Anastasiadis ve Miçotakis
Türkiye diplomatik arenada yalnızlaşıyor
Devletler arasındaki bu gerginlik, sürpriz yaratmayacak şekilde bölgedeki aksiyonlara ve yapılan açıklamalara da yansıdı. Türkiye’nin doğal kaynak arama ve çıkarma gemileri olan Oruç Reis, Yavuz ve Barbaros Hayreddin Paşa, Türkiye’ye yönelik açıklamalara bakılmadan Kıbrıs açıklarında arama çalışmalarına devam ediyor, bu da Yunanistan ve GKRY’nin de yanı sıra başta Almanya ve Fransa olmak üzere AB’nin ve ABD’nin tepkisini çekti. Bölgede yürütülen çalışmalar, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in düzenlediği telekonferanslarda[xii], NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in Ankara ve Atina’ya düzenlediği ziyaretlerde[xiii], AB liderlerinin bir araya geldiği Avrupa Konseyi zirvelerinde[xiv], Avrupa Komisyonu’nun yayınladığı genişleme raporlarında[xv] ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamalarda[xvi] sık sık yer almaya başladı. Bunlara ek olarak AB zirvelerinde Fransa, Yunanistan ve GKRY’nin aksine Türkiye’ye karşı daha yumuşak bir tavır sergilenmesi gerektiğini savunan Almanya’nın Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Ankara’ya düzenlemesi planlanan ziyaretini son anda iptal etti, ancak Lefkoşa ve Atina’ya giderek GKRY ve Yunanistan’la dayanışma içinde olduklarını, Türkiye’nin bölgedeki faaliyetlerinin “dehşet verici” olduğunu belirtti.[xvii] Böylelikle Türkiye, AB içinde iki taraf arasında diyaloğun en kuvvetli savunucusu olan Almanya’yı da kaybetmeye başladı.
Türkiye’yle birlikte, “Birleşik Kıbrıs’tan” uzakta
Akıncı’nın kıyasla çok daha uzlaşmacı ve Türkiye’den kopuk tavrına rağmen yukarıda bahsedilen gelişmelerin her geçen gün daha da sertleşen açıklamalarla ve daha yoğun sıklıkta yaşandığını düşünürsek, Türkiye’yle çok daha “aynı hizada” gözüken ve Akıncı’nın aksine federal bir Kıbrıs çözümünü savunmayan Tatar’ın KKTC Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte bahsi geçen gelişmelerin çok daha sert ve sık hale geleceğini söylemek biraz pesimisttik de olsa “gerçekçi” bir yaklaşım olabilir. Ersin Tatar, daha önce söylenildiği gibi Mustafa Akıncı’nın Türkiye’den bağımsız tavrı ve açıklamalarının neredeyse tam tersini yapıyor: Tatar, KKTC Cumhurbaşkanı seçildiği gece yaptığı açıklamada ülkesinin geleceğini Türkiye’nin uluslararası arenada atacağı adımlara bağlıyor ve GKRY’ye bir “barış eli” uzatsa da bu elin çok uzun süre uzatılmış kalmayacağını, bölgedeki dengelerin “doğru okunmaması” durumunda barış elini çekerek statükoyu devam ettireceğini çok net bir şekilde ifade ediyor.[xviii]
KKTC lideri Tatar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan
Fakat şunu söylemekte hiçbir beis yok: KKTC’nin yeni liderinin bu tavrı ülkesinde çok büyük bir etki yaratmayacaktır çünkü KKTC için günümüzde içinde bulunduğu durumdan “geriye” gitmek pek mümkün gözükmüyor, hatta Türkiye’yle daha iyi ilişkileri olan bir lider ülke halkının yaşam koşullarının daha iyi hale gelmesini bile sağlayabilir. Ancak Tatar’ın KKTC lideri olması, Türkiye-AB ilişkilerinde yeni ve daha karanlık bir sayfa açılmasına sebep olabilir. Türkiye ve Birlik, birkaç yıldır zaten sürekli düşüş halinde olan bir ilişki içerisinde. Ancak aktif krizler olarak değerlendirilebilecek Doğu Akdeniz gerginliğinin sürdürülmesi ve Kıbrıs sorununun çözümüne dair tüm ihtimallerin kısa vadede tamamen ortadan kalkması, gümrük birliğinin yenilenmesi ve vize serbestisinin sağlanması gibi konuların da ötesinde AB içinde Türkiye’nin üyelik adaylığı statüsünün düşürülmesi gibi çok daha ağır adımları savunanların sayısının artmasına ve bu ihtimalin gerçeğe dönüşmesine sebep olabilir. Önümüzdeki 5 yılda Ersin Tatar’ın GKRY ile birlikte adanın birleştirilmesi ve Türkiye’nin iki devletli çözüm konusundaki kararlılığı arasında vereceği tercihler sadece kendi ülkesinin değil, Türkiye-AB ilişkilerinin de kaderini kendisinin bile hiç düşünmediği ölçüde etkileyecek.
Oğuzhan SABUNCU | Analiz | EUROPolitika Dergisi Editör Yardımcısı
Referanslar:
[i] https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-54589565
[ii] https://www.dw.com/tr/kuzey-k%C4%B1br%C4%B1sta-muhalefetten-ak%C4%B1nc%C4%B1ya-destek/a-55270118
[iii] https://www.dw.com/tr/kuzey-k%C4%B1br%C4%B1sta-cumhurba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-se%C3%A7imini-ersin-tatar-kazand%C4%B1/a-55317558
[iv] ibid.
[v] https://www.iha.com.tr/haber-kktcnin-yeni-cumhurbaskani-ersin-tatardan-zafer-konusmasi-872420/
[vi] https://www.dw.com/tr/kuzey-k%C4%B1br%C4%B1sta-cumhurba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-se%C3%A7imini-ersin-tatar-kazand%C4%B1/a-55317558
[vii] https://www.dw.com/tr/kapal%C4%B1-mara%C5%9F-46-y%C4%B1l-sonra-a%C3%A7%C4%B1l%C4%B1yor/a-55179089
[viii] https://www.consilium.europa.eu/en/press/press-releases/2020/10/13/cyprus-declaration-by-the-high-representative-on-behalf-of-the-european-union-on-the-developments-around-varosha/
[ix] https://www.dw.com/tr/anastasiadis-do%C4%9Fal-gaz-gelirlerini-payla%C5%9Fmaya-haz%C4%B1r%C4%B1z/a-55049731
[x] https://www.politico.eu/article/at-summit-eu-leaders-talk-tough-on-turkey/
[xi] https://haberiniz.com.tr/gundem/disisleri-bakanligi-lefkosadaki-uclu-zirve-sonrasi-yayimlanan-bildiriyi-butunuyle-reddediyoruz-22102020/
[xii] https://www.dw.com/tr/merkel-ve-erdo%C4%9Fan-video-konferans-ile-g%C3%B6r%C3%BC%C5%9Ft%C3%BC/a-55173255
[xiii] https://www.dw.com/tr/mitsotakis-do%C4%9Fu-akdeniz-natonun-da-sorunu/a-55174792
[xiv] https://www.politico.eu/article/at-summit-eu-leaders-talk-tough-on-turkey/
[xv] https://ec.europa.eu/neighbourhood-enlargement/sites/near/files/turkey_report_2020.pdf
[xvi] https://www.dw.com/tr/abdden-oru%C3%A7-reis-a%C3%A7%C4%B1klamas%C4%B1-hesapl%C4%B1-provokasyon/a-55260702
[xvii] https://www.dw.com/tr/yunanistandan-t%C3%BCrkiyeye-yapt%C4%B1r%C4%B1m-ata%C4%9F%C4%B1/a-55266348
[xviii] https://www.dw.com/tr/kuzey-k%C4%B1br%C4%B1sta-cumhurba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-se%C3%A7imini-ersin-tatar-kazand%C4%B1/a-55317558