MICHAEL ROBERTS
İngiltere seçiminin sonuçları İngiliz egemen sınıfı için bir felaket olarak görülmektedir.
İngiltere seçim sonucu Muhafazakâr lider Theresa May için kişisel bir felaket olarak değerlendirilmektedir. May, parlamentodaki çoğunluğu elde etmek, muhalefetteki İşçi Partisini ve solcu liderliğini ezmek için erken seçim çağrısı yapmıştır. Ancak buna karşın muhafazakarlar parlamentoda koltuk ve çoğunluğu kaybetmiş ve solcu Jeremy Corbyn liderliğindeki İşçi Partisi, güçlü bir kampanyadan sonra oy oranını önemli ölçüde artırmıştır.
Katılım oranı yüzde 71,4 olarak belirlenen 1997’den bu yana en yüksek oranda, yüzde 69 olarak gerçekleşmiştir. Özellikle büyük şehirlerde gençlerin İşçi Partisi’ne yöneldiği görülmüştür. İşçi Partisi yüzde 9,5’lik bir artışla yüzde 40,1’e ulaşırken, Muhafazakârlar da paylarını yüzde 5,5 arttırarak yüzde 42,4’e çıkarmışlardır. Seçimin en büyük kaybedeni, anti-Avrupa Birliği ve göçmen karşıtı UKIP olmuştur. Yüzde 10,8 oy kaybı yaşayan UKIP’in oy oranı yüzde 1,9’a gerilemiştir.
Artık parlamentoda tek bir partinin çoğunluğu sağlayamadığı bir “koalisyon hükümeti” söz konusudur .Bu durum, görüşmeleri yürütecek “güçlü ve istikrarlı” bir hükümet olmaması nedeniyle yaklaşan Brexit müzakerelerinde AB ile sıkıntı yaşanmasına yol açmıştır.
Ancak May ve Muhafazakârlar için bir felaket olmasından da öte bu, İngiliz egemen sınıfı için daha büyük bir sorundur. Britanya’nın AB’den ayrılma konusundaki şartlarına ilişkin 19 Haziran’da başlaması beklenen müzakereler, AB müzakerecilerini İngiliz Parlamentosu’nda çoğunluğunu kaybetmiş İngilizlerle yüz yüze getirmiştir. Herhangi bir anlaşmanın şartları, İngiliz sermayesinin ticaret, istihdam hareketliliği ve Londra’ya sermaye akışları gibi çeşitli çıkarları üzerinde zorlayıcı olacaktır.
Aynı zamanda, İngiltere ekonomisi de zaten sıkıntılarla boğuşmaktadır. 2017’nin ilk çeyreğinde, İngiltere’nin gerçek GSYİH’si diğer üst düzey (G7) ekonomilerden daha yavaş büyümüştür. İngiliz sterlini, seçim sonuçlarından sonra keskin bir düşüş göstermiştir. Brexit’in ne getireceğiyle ve bir azınlık Muhafazakar hükümetinin herhangi bir ekonomik politika önlemi gerçekleştiremediği felçli konumuyla ilgili belirsizlikler göz önüne alındığında, yabancı yatırımcıların seçeneklerini yeniden gözden geçirmesiyle sterlinin daha da değer kaybetmesi muhtemel görünmektedir. Sterlin, önceki yıl Brexit referandum sonucundan bu yana yüzde 15’in üzerinde bir düşüş yaşamıştır.
Bu, mağazalardaki fiyatların, yüksek ithalat fiyatlarından etkilenerek önemli ölçüde yükselmesine neden olmuştur. Artması daha da muhtemel görünen enflasyon, ortalama İngiliz hanesi için reel gelirleri düşürecektir.
Ve bu durum, tam da İngiliz hanelerinin son 166 yılda gerçek gelirlerdeki en uzun durgunluğa maruz kalmasından sonra yaşanmıştır!
İngiliz ihracatçılarının zayıf bir pound ve ithalat fiyatlarından yararlanamaması nedeniyle, İngiltere ticaret açığı dünyanın geri kalanı ile birlikte artmaya devam etmektedir.
İngiliz sermayesinin, paranın devalüasyonundan faydalanamamasının nedeni, İngiliz üretim ve hizmetlerinin hala rekabetçi olamamasındandır, çünkü verimlilik artışı neredeyse sıfırdır.
2008’de küresel ekonomik çöküşün başlamasından bu yana on yıla yakın zaman geçmiştir. O zamandan beri, büyük ekonomilerdeki kişi başına düşen reel GSYİH, ortalama olarak yılda yüzde 1’den daha az artmıştır. Bu, küresel çöküş öncesindeki trend ortalamasının oldukça altındadır. Almanya,yüzde 8,7’lik kümülatif artışla -hatta şanslı ülke olarak değerlendirilen Avustralya’dan (yüzde 6,8)- daha iyi sonuç vermiştir. Ancak İngiltere, 2008 krizinden bu yana GSYİH’de sadece yüzde 2,1 artış sağlayabilmiştir!
Temel neden, işgücü verimliliğindeki artışta yaşanan keskin düşüştür. Birleşik Krallık ekonomisi, Büyük Durgunluğun tüketici üzerindeki etkisinin geçmesinden bu yana (sınırlı) büyümeye ve Doğu Avrupa ve AB’den gelen gençlerin göçüne büyük bir katkıda bulunmuştur .
En son ONS istatistiklerine göre, önceki yıl İngiltere’de istihdam edilen doğum sayısında artış olmamıştır. İstihdamdaki tüm net artış, yurt dışında doğmuş olanlara bağlı olarak yaşanmıştır. Brexit müzakerelerinin sonucunda emeğin serbest dolaşımının sona ermesi halinde, İngiliz iş kesimi yerel işçiliği ve yetenekleri kullanmak zorunda kalacaklardır. Bun yanı sıra, istihdam büyümesi yavaşlayacak ve üretkenlik artmadığı sürece ulusal çıktı düşecektir.
Bunun temel göstergesi de İngiliz işletmelerinin üretken sermayeye, yani yeni makine, tesis ve bilgisayar yazılımlarına yatırım yapamamasıdır. Büyük Durgunluk’tan bu yana iş yatırımı çok az artmış, hatta kârlılık iyileşmişti.
Bu durum, kârın büyük şirketlerde toplanmış olmasından, küçük ve orta ölçekli şirketlerin çok az kâr elde etmesinden ve çok fazla kredi alamamasından kaynaklanmaktadır.Büyük şirketler (esasen teknoloji ve finans işletmeleri) yatırım yapmak yerine kârlarını hissedarlarına temettü olarak geri vermiş ya da hisse geri alımlarını yurtdışındaki vergi cennetlerinde nakit olarak bulundurma yolunu seçmişlerdir. Dolayısıyla İngiltere’de iş kârlılığı aslında Brexit’ten önce düşmeye başlamıştır.
İngiltere ekonomisi durgunluk dönemine en iyi şekilde girmeye çalışmış, OECD’nin ekonomistleri, Brexit etkisiyle İngiltere ekonomisindeki büyümenin 2018 yılında sadece %1’e ineceğini ve 2018’den itibaren bir ya da iki yıl boyunca küresel durgunluk ihtimalinin olabileceğini öngörmüşlerdir.
2015 seçimlerinden sonra, Muhafazakarlar kıl payı kazanmış, bu zaferin zehirli bir kadeh olduğu ve Muhafazakarların bir sonraki seçimleri kazanamayacağı fikri savunulmuştur.Bu fikir, 2020 öncesi olası küresel durgunluk ihtimaline dayanmaktadır. Ancak Brexit, bir süreliğine bu görüşü kesintiye uğratmıştır.
Bu sonuç, Muhafazakârların AB’den ayrılmaya oy veren bölgelerde daha iyi bir performans göstermesi ve İşçi Partisi’nin Brexit’de kalmayı seçenlerden daha iyi oy alması nedeniyle Brexit sonrasında kısmen gerçekleşmiştir. Ancak seçim, azınlığın zenginliğine karşı çoğunluğun yaşam standartlarını koruma konusunu yeniden gündeme getirmiştir. May’in başarısızlığına yol açan da budur.
Bu azınlık Muhafazakâr hükümetinin uzun süre hayatta kalmakta zorlanacağı düşünülmüş; 2017 yılı bitmeden yeni bir genel seçim olabileceği ve bunun da son otuzuncu neoliberal politikaları tersine çevirmeyi amaçlayan bir İşçi Partisi hükümetine yol açabileceği görüşü de kuvvet kazanmıştır. Ancak Birleşik Krallık kapitalist ekonomisinin korkunç bir darbe almış olması halinde, bir İşçi Partisi hükümetinin politikalarının uygulanmasına da derhal meydan okuyacağı önemli bir gerçektir.
Çeviri: Yusuf Ertuğral
Kaynak: https://www.jacobinmag.com/2017/06/united-kingdom-elections-corbyn-may-economy-recession
Tarih: 9 Haziran 2017
YAZAR HAKKINDA
Michael Roberts 30 yılı aşkın bir süredir Londra’da ekonomist olarak çalışmaktadır.Roberts, “Büyük Durgunluk: Marksist bir bakış” ve yakın zamanda yayımlanan “Uzun Buhran” adlı eserlerin yazarıdır.