İngiltere, Fransa ve Avrupa’nın diğer yerlerinde olduğu gibi, İtalyan sağı da güçleniyor.
Matthew Goodwin
İtalyan ulusal popülist partileri büyük bir gerilemeye uğradı. Geçen hafta (26 Ocak 2020) gerçekleşen bölgesel seçimlerde, Matteo Salvini ve sağ kanat ittifakı solun kalesi olan Emilia-Romagna bölgesini ele geçirme hedeflerinde başarısız oldular.
Sağ kanat ittifakı ulusal seçimlerde kullanmayı düşündüğü şok zaferini elde edemedi, tüm oylar sayıldığında solun 7 puan gerisinde kaldılar. Küçümsenemeyecek bir farkla karşılaşıldı.
Geçtiğimiz üç yıl boyunca Salvini durdurulamaz olarak görülüyordu. 46 yaşındaki Salvini o dönemde yanlış hesaplar yapmasına rağmen güçlü bir mesaj geliştirdi, geçen yaz zayıf İtalyan hükümetini devirmeyi deneyip başarısız olduğu zaman da bunu başarmıştı.
Göçmenlere, sığınmacılara, Brüksel-Roma Hattı’na karşı sert muhalefeti sürekli bir sosyal medya propagandası ile birleştirmek, Lega’yı adeta kenardaki kuzeyli bir ayrılıkçı partiden, Güney’e kadar yayılmış; anketlerde ipi göğüsleyen bir partiye dönüştürdü.
Fakat şimdilerde Salvini’nin duraklama kaydetmesi popülizmin gerileyişine bir işaret olarak görülebilir. Salvini’nin kaybedişinin gölgesinde, The Times ana başlığına “Popülizm Doruk Noktasında Mı?” sorusunu taşıdı. Bu soru ilk kez gündeme bu durumla birlikte getirilmedi. 2017’de Emmanuel Macron’un Marine Le Pen’e karşı zaferinden sonra birçok gözlemci popülizmin düşüşe geçtiğini sonucuna vardılar. Ama daha sonrasında Avrupa’nın birçok yerinde güçlenmeye devam eden popülizm, yalnızca ulusal seviye de değil geçen bahar Avrupa Parlamentosu seçimlerinde de rekor sayıda koltuğun sahibi olarak bunun tersini ortaya koydu.
2017’de olduğu gibi, birçoğu Salvini’nin Emilia-Romagna’daki kaybını popülizmi yenmede önemli bir gelişme olarak değerlendirdi. Brexit savaşlarındaki yenilgileri ve aynı zamanda yeniden Kasım’da Donald Trump’la karşılaşmanın belirsizliğinde liberal adaylar bölgesel çatışmadan da dersler çıkarmaya başlıyorlar ya da İtalyan La Repubblica’nın deyişle Salvini’nin “ilk yenilgisi” üzerinden.
Çoğunluk şimdiden buradan olan ana çıkarımın halk seferberliğine ihtiyaç olduğunu öne sürüyor. Bir önceki 2014 seçimleriyle karşılaştırıldığında muhtemelen bu seçimin en önemli özelliği katılım oranın 30 puan artış göstermesi olarak ele alınabilir.
Daha sonrasında Kasım ayında ortaya çıkan, Salvini ve sağ kanata karşı olan ‘Sardalyalar’ hareketi karşı bir seferberlik olarak İtalyan siyasetinde yerini aldı. Kent meydanlarına toplanmalarından dolayı Sardalya ismini alan hareket dünyada popülizme karşı panzehir olarak görülmeye başlandı. The Atlantic “ Beklenmedik İtalyan grup Avrupa’nın popülist eğilimini geriye itti” olarak manşete taşıdı.
Gençler tarafından başlatılan bu hareketin önemli bir yer aldığı konusunda şüphe yok fakat ne kadar ilerleme sağladığı tartışılır durumda. Geçtiğimiz seçimle karşılaştırıldığında solun sadece 2 puan artırdığı görülüyor. Buna karşı, sağ kanat Salvini ve partisi Lega yeni bir rekorla 14 puan ileriye sıçradı, bunun yanında aşırı sağcı İtalya’nın Kardeşleri partisi de oy oranında 4 kat artma gösterdi.
İtalya Seçimlerindeki Gerçek Hikaye
Neredeyse seçimler kadar önemli olan, ne sağ ne sol olarak tanımlanan popülist 5 Yıldız Hareketi Partisi’nin çökmesiyle partinin lideri olan Luigi Di Maio seçimlerden önce değişen havayı hissedip istifa etmesi bir diğer gelişme. Emilia-Romagna’da 5 Yıldız Hareketi Partisi’nin oyların çoğunluğunun sola kaymasıyla birlikte 10 puan kaybetti. Bu durumun İtalyan siyasetinde yoğun etkileri görülebilir.
İtalya’nın sağ ve sol arasında kutuplaşmasıyla 5 Yıldız Hareketi’nin desteği düşmeye devam ederse merkez sol bundan fayda sağlayabilir. Her durumda, 5 Yıldız Hareketi’nin seçmenlerini sola kaybetmesi, popülizmle savaşmak için yeni bir liberal formülün oluşmasından ziyade basit bir şekilde dışarıdaki iktidar partisinden içerideki iktidar partisine dönüşümünde başarısız olmasıdır.
Ayrıca bölgenin süregelmiş köklü bir geleneği var. İngiltere’nin İşçi Partisi’nin Kırmızı Duvarı ya da endüstriyel Fransa’daki sosyalist kalelerine benzer bir şekilde Emilia-Romagna uzun bir zaman sol tarafından hükmediliyordu. Aslına bakarsak, yarım yüzyıldan fazladır güçlü kabile sadakati ve yerli kültürü diğer meydan okuyanların ilerleme sağlamasını neredeyse imkansız kıldı. Bu da sola yardım etti. İngiltere, Fransa ve diğer yerlerde olduğu gibi solun egemenliğinin zayıflama işaretleri görülüyor, bununla birlikte ulusal popülistler zayıflamak yerine güçleniyor olabilirler.
Salvini’nin İtalya’nın Kırmızı Duvarını Yıkmaya Yönelik Planı
Tehlike işaretleri uzunca bir süredir ortadaydı. Salvini ve partisi Lega 2018 seçimlerinde bu bölgede %19 oranında, geçtiğimiz yıl Avrupa seçimlerinde ise yaklaşık %34, bununla birlikte belediye seçimlerinde de başarı elde ettiler. Şimdi de bölgesel seçimlerde yeni bir rekor elde ettiler.
Brexit savaşlarını izlemiş bizler için bu durum fazlasıyla tanıdık geliyor. Lega Partisi’nin yavaş yavaş varolan partilerden uzaklaşması Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP)’ nin İşçi çoğunluğundan ayrılmasını hatırlatıyor, bu durum da Kırmızı Duvar’a karşı olan saldırıların önünü açtı. İtalya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılma adına seçime gideceğini söylemiyorum fakat sadece siyasette sıralamanın önemli olduğunu belirtiyorum, bu da Salvini ve Lega’nın zayıflama ihtimallerinin pek mümkün olmadığını gösteriyor.
Bunun aksine, Salvini ve hareketi güçleniyor gibi gözüküyor. Sadece 2018’deki genel seçim sonuçları değil, buna ek olarak da 2019 Avrupa seçimlerinde de şimdiye kadar en güçlü sonuçları elde etmeleri ve geçen iki yıl boyunca yerel seçimde Aosta Vadisi, Abruzzo, Basilicata, Piyemonte, Lombardiya, Sardinya, Güney Tirol, Trentino, Fruili-Venevia Giulia ve solun kalesi olan Umbria bölgelerinde elde ettikleri zaferler güçlenmeyi yansıtıyor. Şimdi ise listeye Emilia-Romagna bölgesi de katılıyor.
Partilerin desteklerini kazanma hikayeleri azar azar, bölge bölge elde edilen zafer ve yenilgilerden geçiyor. Salvini ve destekçileri bu seferlik duvarı yıkmakta başarısız olsa bile ileride yapabilme olasılıkları güçlü gözüküyor, bu durum Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’nin İşçi Partisi’nin kalesi olan Heywood ve Middeton’da yenilmesi ve Boris Johson ve Muhafazakar’ların 2019’ da kazanmasına benzetilebilir. 2018 Ekim ayından beri olan tüm anketlerde Salvini ve partisi hala başı çekse de istikrarsız bir hükümetle er ya da geç İtalya’nın seçimden kaçamayacağı aşikar.
Kaçınılmaz olarak popülizmin düşüşü konuşulurken, Lega hala istikrarlı ve daimi bir şekilde İtalyan siyasetinde yerini almaya devam ediyor. Popülizm hakkında varsayımsal konuşmaları bir kenara bırakarak bu hareketleri destekleyen köklü gelişmelere bakmalıyız. Bunları halkın siyasete olan güçlü güvensizliği, toplumda bir grubun diğer gruba kıyasla görece yoksunluk yaşama korkusu, göç ve sosyal değişimin artışı ve miktarı üzerine duyulan endişeler, parti destekçilerinin gözü kapalı oylarını geri çekmeleriyle geçen bir zaman, seçmen ve varolan partilerin arasındaki bağın kopması olarak örneklendirebiliriz. Dahası tüm bunlar yakın zamanda ortadan kaybolacağa benzemiyor.
Avrupa’da diğer bir seçimin gölgesinde, sol bir mücadeleyi kazanmışken hala savaşı nasıl kazanacağını çözememiş gibi gözüküyor. Bunun yanın sıra, Salvini Emilia-Romagna’ yadan hareket eden trendeyken “Yeniden başlayalım” diye tweet attı. “ Tereddüt eden kaybeder.”
Çeviri : Deniz BAL | EUROPolitika Dergisi Dijital Editörü
Photo: Salvini and the adoring crowds. Credit: TIZIANA FABI/AFP via Getty Images
Orijinal Makale: Populism in Italy is far from defeated