Liderler Türkiye’yi samimi bulmuyor, yaptırımlar bu sefer gerçekten geliyor!

OĞUZHAN SABUNCU

ANALİZ

Avrupa Birliği (AB) liderlerinin 10-11 Aralık’ta bir araya geleceği Avrupa Konseyi zirvesi, 2020 yılında video konferansla veya yüz yüze gerçekleştirilen diğer zirveler gibi Türkiye’yle ilişkilerin yeniden gündeme getirileceği ve önemli birtakım kararların alınacağı bir zirve olacak. Son dönemde iki taraf arasında gün geçtikçe gerginleşen ilişkileri 1-2 Ekim Avrupa Konseyi zirvesinde tartışan liderler, burada Türkiye’ye “pozitif bir gündem” oluşturma fırsatı vererek bunun için çeşitli şartlar sunmuştu. Liderler, Aralık zirvesine kadar sahadaki gelişmelerin takip edileceğini, bu şartların sağlanması durumunda gümrük birliğinin yenilenmesi, vize serbestisinin yeniden görüşülmesi ve Doğu Akdeniz sorununun çözümlenmesi için uluslararası bir konferansın düzenlenmesi gibi tekliflerde bulunurken, Türkiye’nin gerilimi yatıştırmak için adım atmaması durumunda ise sonuç bildirgesinde doğrudan bahsi geçmemesine rağmen Türkiye’ye çeşitli yaptırımların uygulanabileceğini vurgulamıştı. AB’nin yürüttüğü bu “havuç-sopa” diplomasisi Türkiye’nin büyük tepkisini çekmişti; zira zirveden sonra gerginliğin daha da artmasına yol açacak çeşitli gelişmelerin de yaşanmasıyla birlikte AB’nin sunduğu “teşviklerin” Türkiye’yi ikna etmediği açık bir şekilde ortaya çıkmıştı.

Zirveden sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’la yaşadığı “zihinsel tedavi” polemiği, Fransız ürünlerine boykot çağrısı, Oruç Reis sismik araştırma gemisinin yeniden Doğu Akdeniz’e açılması ve Türkiye ile Fransa’nın Libya’da farklı tarafları desteklemesi gibi problemler, AB-Türkiye arasında istenen “pozitif gündem” ortamının oluşmayacağını çok net bir şekilde ortaya koydu. Fakat iki taraf arasındaki gerginlikler bunlarla sınırlı kalmadı; 1-2 Ekim zirvesinden bu yana birçok alanda yeni krizler yaşandı. Azerbaycan ve Ermenistan arasında Dağlık Karabağ krizinin yeniden alevlenmesi ve Türkiye’nin Azeri tarafına Suriyeli savaşçılar ve silahlı insansız hava araçlarıyla destek verdiği iddiası, AB’nin Libya açıklarında yürüttüğü İrini Operasyonu kapsamında Türkiye bandıralı bir geminin Alman donanması tarafından durdurulması ve aranması, 46 yıldır kapalı olan Maraş’ın yeniden açılması ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti seçimlerini Türkiye yanlısı Ersin Tatar’ın kazanması ve Oruç Reis’in tekrardan bölgede çalışmalarına başlaması; AB’nin büyük tepkisini çeken olayların başında geliyor.

Krizlerden sonra “diplomasi atağı”

Fakat yaşanan tüm gerginliklere rağmen Türkiye cephesinden son günlerde yoğun bir diplomasi trafiği başlatılmış durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 21 Kasım’da “Kendimizi Avrupa’da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz”[i] ifadeleriyle başlayan bu “yeni” süreç, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Brüksel ziyareti[ii], Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun AB ve üye ülke diplomatlarıyla görüşmeleri ve AB’ye “Türkiye’nin üyeliğinin Birliğe katacağı değerin görülmesi” yönündeki çağrısı[iii] gibi önemli olaylara sahne oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yönünü yeniden Avrupa’ya döndüğünü belirttiği konuşmasında dostlar ve müttefiklerle “daha güçlü işbirliği” arzusu duyduklarını belirtirken AB’yi de “Türkiye’ye verdiği sözleri tutmaya” çağırdı.

 

Sözcü Kalın ise Brüksel ziyareti sırasında yüksek rütbeli Avrokratlarla bir araya gelirken burada 1-2 Ekim Avrupa Konseyi zirvesinde gündeme getirilen gümrük birliği güncellemesi, vize serbestisi ve yüksek siyasi diyaloğun yeniden canlandırılması gibi adımların önemine değindi. Kalın, burada AB ve Türkiye arasında artık kangren olmuş Kıbrıs sorunu hakkında da konuşurken adadaki krizin bir çözüme kavuşturulması için “yeni fikirler” gerektiğini de vurguladı. Bakan Çavuşoğlu ise 10-11 Aralık zirvesine yaklaşılırken çeşitli mevkidaşlarıyla görüştü; henüz gerçekleşmemesine rağmen bu görüşmelerden en önemlisi kendisinin 8 Aralık’ta Fransa Dışişleri Bakanı Jean Yves Le Drian’la yapacağı görüşme olacak. Bilindiği üzere Türkiye’ye yaptırım uygulanmasının en sert savunucusu olan Fransa’yla yapılacak görüşme, zirveden çıkan kararı bir miktar etkileyebilecek nitelikte olabilir.

Diplomatik trafik oldukça büyük önem teşkil etse de belki de gelişmelerin en önemlisi, Oruç Reis sismik araştırma gemisinin 30 Kasım’da Antalya Limanı’na çekilmesi oldu.[iv] Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin en büyük endişe sebebi olan ve AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel gibi AB liderlerinin de sıkça gündeme getirdiği bir “problem” olan Oruç Reis üzerinden atılan bu adım, yukarıda bahsedilen sebeplerden dolayı belki de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları ve Sözcü Kalın’ın ziyaretinden bile büyük bir sembolik anlam içeriyor.

Avrupalı siyasiler ikna olmuş gözükmüyor

Türkiye, AB liderlerinin bir araya gelmesinden 10 gün önce yoğun bir diplomasi trafiğine başlamış olabilir. Ancak bu çaba, Avrupalılar tarafından “samimi” görülmüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 21 Kasım’daki konuşmasının ardından bu sözleri değerlendiren Fransız Dışişleri Bakanı Le Drian, Cumhurbaşkanı’nın konuşmasından 1 gün sonra bu sözlerin “yeterli olmadığını” ve bu sözlerin hayata geçirilmesi gerektiğini söyleyerek AB’nin endişelerini dile getiren ilk isim oldu.

 

Le Drian, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de attığı adımlarla AB üyeleri Yunanistan ve GKRY’ye karşı “agresif” bir tutum içinde olduğunu, Dağlık Karabağ meselesindeki rolüyle de AB’ye yönelik sözlerinin çok inandırıcı gelmediğini belirtti.[v] Fransa’nın ardından Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias da gerginliği yumuşatıcı açıklamalara rağmen Türkiye’ye yönelik tepkisini sürdüren isimlerden biri oldu. Dendias, 24 Kasım’daki konuşmasında Oruç Reis’in bölgedeki faaliyetlerine değinerek Türkiye’nin uluslararası hukuku “ihlal ettiğini” iddia etti, “AB saf değil. Ankara bu sefer AB’yi o kadar kolay kandıramayacak” ifadeleriyle Türkiye’nin son dönemdeki diplomatik adımlarını inandırıcı bulmadığını söyledi ve Oruç Reis’in faaliyetlerinin derhal kesilmesini talep etti.[vi] Aralık ayının başında AB’nin son 1 yılını değerlendirmek için konuşan Konsey Başkanı Charles Michel de Türkiye’ye yönelik çok da umut verici olmayan açıklamalar yapan başka bir isim oldu.

 Michel, Ekim zirvesinde Türkiye’ye verilen fırsatlara rağmen “tansiyonu düşürmek için adımların atılmadığını” belirterek 10 Aralık’ta başlayacak zirvede yaptırımların da masada olacağını açık ve net bir şekilde ifade etti. Avrupa Konseyi Başkanı, “Artık kedi-fare oyunu sona ermeli” diyerek Türkiye’nin attığı adımları samimi bulmadığını vurguladı ve “Elimizdeki imkanları kullanmaya hazırız” ifadeleriyle de yaptırım ihtimalini bir kez daha vurguladı.[vii]

Yetkililer, durumun ciddiyetini ortaya koydu

Liderlerin basın karşısında yaptığı açıklamaların toplantı salonlarında konuşulan her şeyi açığa dökmediği göze alındığında, Euronews Türkiye’de çıkan bir haber çok daha fazla önem taşımaya başlıyor. Bahsi geçen haber sayfasının yaptığı haberde gizlilik adına isimlerini vermeyen bir Avrupa Komisyonu yetkilisi ve bir Avrupa Konseyi yetkilisi, durumun Türkiye adına ne kadar ciddi olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.[viii] Bahsi geçen Komisyon yetkilisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye hükümetinin kalanının AB’yle ilişkilere yönelik yaptığı açıklamaların “hiçbir üye ülkeyi ikna etmediğini” belirtirken, Türkiye’nin yaptığı faaliyetlerin “hemen hemen hepsinin AB değer ve çıkarlarına ters” olarak algılandığını söylüyor. Yetkili, Türkiye’ye yönelik olumlu bir tavır takınmak isteyenlerin de bu adımlarına karşı istedikleri değişimi görmemelerinin, Türkiye’nin AB nezdindeki güvenilirliğini sarstığını söylüyor.

 

Bahsi geçen Konsey yetkilisi ise Türkiye hakkında neler konuşulacağına dair “birçok çerçeve ve yol haritası” olduğunu ve liderlerin nasıl adımlar atılacağına zirvede karar vereceğini ifade ediyor. Yetkili, üye ülke liderlerinin yapılan son açıklamaları yakından takip ettiğini söylüyor, ancak liderlerin “kelimelerin arkasındaki mesajlara” da büyük önem atfettiğini vurguluyor. Konsey yetkilisi, Türkiye’nin Fransa, Yunanistan ve GKRY’yle son dönemde yaşadığı sıkıntıların zirvedeki gidişat için büyük önem teşkil ettiğini belirtirken “Biz bugüne kadar söylenmiş her şeyi ve atılmış tüm adımları dikkate alacağız” ifadeleriyle bir kez daha Türkiye’nin AB’ye yönelik tavrının detaylarıyla inceleceğinin mesajını veriyor.

AP “sert yaptırım” istiyor

Türkiye ve AB arasındaki problemlerin zirveye olacak etkisi maalesef liderlerin açıklamalarıyla sınırlı değil. Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, Aralık ayının başında Parlamento’nun Dış İlişkiler Komitesi’ne sunduğu raporda ilişkilerin 1 yıl önceki rapora göre daha sıkıntılı bir hal aldığını vurgularken Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin “dondurulması” yönündeki fikrini de raporda belirtiyor.[ix] Sanchez Amor, Türkiye’nin çeşitli alanlarda AB ilke ve kriterlerine göre “gerileme” yaşadığını belirtirken “çatışmacı dış politikanın” çok kritik bir rolü olduğunu, bundan dolayı AB’nin Türkiye ile ilişkilerini inceleme ve buna göre yeniden yapılandırma tavsiyesinde bulunuyor.

 

Raporda Türkiye’nin Libya, Dağlık Karabağ ve Suriye’de yaşananlardaki rolünün yanı sıra Doğu Akdeniz gerginliğindeki payı tekrar tekrar vurgulanıyor, ayrıca Maraş’ın kısmen açılması da sorunlardan biri olarak gösteriliyor. Sanchez Amor’un yanı sıra, AP’nin aldığı ancak hukuki bir bağlayıcılığı olmayan bir kararda AB’nin Türkiye’ye “sert yaptırımlar” uygulaması istenirken, bu talebe gerekçe olarak Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yürüttüğü çalışmaların ve Maraş’ın açılması kararının “provokatif” ve “yasadışı” olduğu ifade edildive genel olarak Türkiye’nin dış politikasında attığı adımlar eleştirildi.[x]

İrini Operasyonu gerginliği tırmandırdı

Siyasi iradelerin Türkiye’ye yönelik tavrındaki katılaşmanın da yanında, AB’nin Libya açıklarında yürüttüğü İrini Operasyonu kapsamında Türkiye bandıralı Rosaline-A adındaki gemiye müdahalesi, iki tarafın ilişkilerinin fazlasıyla gerilmesine yol açtı. Almanya’ya bağlı güçlerin gemiye yaptığı müdahale, Türkiye Dışişleri Bakanlığı tarafından “rıza alınmadan yapıldı” ifadeleriyle eleştirilirken Ankara’da bulunan AB ve İtalyan büyükelçiler ile Almanya Maslahatgüzarı’na nota verildiği açıklandı.[xi] Almanya, Türkiye’nin itirazı üzerine aramanın iptal edildiğini açıklasa da bu durum Avrupa basınında büyük yankı yarattı.

Almanya bu sefer “Yaptırımlara evet” diyebilir!

Yaşanan bütün olaylara ve Fransa-Yunanistan-GKRY üçlüsünün yaptırım baskısına rağmen alınacak karar, AB dönem başkanlığını yürüten Almanya’nın iradesine de oldukça bağlı olacaktır. 1-2 Ekim’de de benzer baskılara rağmen sonuç bildirgesinde doğrudan “yaptırım” ifadesinin kullanılmaması ve “pozitif gündem” adı altında Türkiye’ye birtakım teşviklerin sunulması, Almanya’nın çabalarıyla atılmış adımlardı.

Ancak başta Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın, Aralık ayına kadar gerginliğin düşmemesi durumunda yılın son zirvesinde Türkiye’ye uygulanabilecek yaptırımların değerlendirilebileceğine yönelik açıklaması da bu ülkenin diğer AB üye ülkelerinin tamamına karşı cephe almayacağını çok açık bir şekilde ifade ediyor.[xii] Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Oruç Reis’in 30 Kasım’da Antalya Limanı’na çekilmesinin ardından bunu “iyi bir işaret” olarak yorumlamış olsa da özellikle İrini Operasyonu sebebiyle yaşanan gerginlik ve üye ülkelerin büyük kısmının Türkiye konusunda “bir şeyler yapma ihtiyacı duyması”, Almanya’nın da Türkiye aleyhine karar almaya açık olmasına yol açabilir.[xiii]

Yine, yeni, yeniden bir “dönüm noktası” mı?

Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle ilişkilerinde olumlu bir süreç içinde olmadığı aşikâr. 1-2 Ekim’deki zirvede AB’nin sunduğu “pozitif gündemin” Türkiye’nin çıkarları için attığı adımları durduracak ve yeniden AB odaklı bir dış politika yürütmesini sağlayacak kadar etkileyici olmadığı da oldukça net bir şekilde görülebiliyordu. Ekim-Kasım ayları boyunca atılması gereken adımların atılmaması, bunun üzerine Kasım’ın son günlerinde ise hızlı bir şekilde AB ve üye ülke liderleriyle diyalog kurulmaya çalışılması, liderlerin açıklamalarından da anlaşılabildiği kadarıyla olumlu bir izlenim yaratmaktan ziyade Türkiye’nin adımlarının zirveden çıkacak kararları yumuşatma çabasıyla olduğu ve bu yüzden samimi olmadığı düşüncesine yol açmış durumda.

 

Son yaşanan gelişmeler olarak Konsey Başkanı Michel’in basına verdiği son demeç, AB kurumlarından konuşan yetkililer, Fransa’nın gün geçtikçe artan baskısı ve Almanya’nın tavrındaki değişiklik, AB’nin zirvede maalesef Türkiye’nin umduğu doğrultuda kararlar alacağını göstermiyor. 10-11 Aralık’taki zirveden sonra AB-Türkiye ilişkilerinin “yeni” doğrultusu ise şimdilik gizemini koruyor.

Oğuzhan SABUNCU | ANALİZ | EUROPolitika Dergisi Editör Yardımcısı

 

Referanslar 

[i] https://www.dw.com/tr/erdo%C4%9Fan-kendimizi-avrupada-g%C3%B6r%C3%BCyoruz/a-55686063

[ii] https://tr.euronews.com/2020/11/21/ibrahim-kal-n-bruksel-de-kars-l-kl-guven-iliskisini-guclendirecek-yeni-ad-mlara-ihtiyac-va

[iii] https://www.dw.com/tr/%C3%A7avu%C5%9Fo%C4%9Flundan-ab-ve-abdye-yeni-sayfa-%C3%A7a%C4%9Fr%C4%B1s%C4%B1/a-55709752

[iv] https://www.dw.com/tr/oru%C3%A7-reis-ab-zirvesi-%C3%B6ncesi-limana-d%C3%B6nd%C3%BC/a-55768578

[v] https://tr.euronews.com/2020/11/22/fransa-d-sisleri-bakan-tansiyonu-dusurucu-ac-klamalar-yeterli-degil-turkiye-den-eylem-bekl

[vi] https://tr.sputniknews.com/avrupa/202011251043288528-turkiye-son-dakika-aciklamalariyla-abyi-kandiramaz-diyen-yunan-disisleri-bakani-ab-saf-degil/

[vii] https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-55162156?at_custom1=%5Bpost+type%5D&at_campaign=64&at_custom3=BBC+Turkce&at_custom4=7475423E-3613-11EB-8CB8-CA5A0EDC252D&at_medium=custom7&at_custom2=twitter

[viii] https://tr.euronews.com/2020/12/02/ozel-avrupa-stratejik-onceligimiz-mesaj-liderler-zirvesi-oncesi-bruksel-de-nas-l-kars-l-k-?utm_medium=Social&utm_source=Twitter#Echobox=1606978733

[ix] https://www.dw.com/tr/ap-ankara-ile-yeni-ili%C5%9Fki-modeli-istiyor/a-55733354

[x] https://www.dw.com/tr/ap-t%C3%BCrkiyeye-sert-yapt%C4%B1r%C4%B1mlar-istedi/a-55742223

[xi] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/almanya-savunma-bakanligi-arama-yapilan-turk-gemisinde-yasak-malzeme-bulunmadigini-acikladi/2053532

[xii] https://www.dw.com/tr/maastan-t%C3%BCrkiyeye-aral%C4%B1kta-yapt%C4%B1r%C4%B1m-uyar%C4%B1s%C4%B1/a-55662365

[xiii] https://www.dw.com/tr/merkel-oru%C3%A7-reisin-d%C3%B6nmesi-iyi-bir-i%C5%9Faret/a-55778312

 

 

Total
0
Shares
Previous Post

KRİZLER AVRUPASI VE AVRUPA BİRLİĞİ’NDE COVİD 19 SALGINI SONRASI “GELECEK” SENARYOLARINA BİR KATKI

Next Post

COVID-19 Sonrası Dönemde AB – Türkiye İlişkileri: Zorluklar ve Fırsatlar

Related Posts