AKADEMİK ANALİZ
2020 yılının ilk çeyreğinde Koronavirüs salgınını (Covid-19) önlemek amacıyla alınan tedbirler neticesinde, birçok ülke sosyal ve ekonomik kısıtlama içeren kararlar almak durumunda kalmıştır. Salgının etkileri, ilk olarak sağlık alanında yaşanan krizle ortaya çıkmış ancak zamanla ekonomik ve sosyal alanlarda da salgın etkisini göstermeye başlamıştır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından yayınlanan “Covid-19 ve Çalışma Yaşamı: Etkiler ve Yanıtlar” raporunda; Covid-19 salgınının çalışma yaşamına etkisinin oldukça kapsamlı olacağı, binlerce hatta milyonlarca insanın işsiz kalacağı tahmin edilmektedir. ILO, Covid-19’un neden olduğu sosyal ve ekonomik risk ile artan işsizliğin emek krizine yol açabileceğini öngörmekle birlikte ülkeleri bu hususta uyarmaktadır. Ekonomik faaliyetlerin azalması ve insan dolaşımının kısıtlanması emek piyasasını büyük oranda etkilemektedir. Covid-19 ile ilgili alınan tedbirlerin emek piyasasını yeniden şekillendireceği ve bu yeni durumun Avrupa Birliği (AB) üye devletleri üzerindeki etkisinin, ülkelerin ekonomik, sosyal ve kurumsal yapılarına bağlı olarak değiştireceği beklenmektedir. Emek piyasasında ortaya çıkacak muhtemel bir krizin AB düzeyindeki etkilerini azaltmak için zaman kaybetmeden tedbir politikalarının uygulanması gerekmektedir. Bu çalışmada; Covid-19 krizine karşı AB’nin nasıl bir yol izlediği ve yeni durumun Avrupa emek piyasasını nasıl şekillendireceği değerlendirilecektir.
GİRİŞ
Yakın tarihteki en büyük salgın olan İspanyol gribi ile kıyaslanan ve küresel salgın haline gelen Covid-19’un etkileri ile tüm dünya mücadele etmektedir. Salgının, sağlık boyutunda etkilerini azaltma çabalarından biri olan sosyal mesafe tedbirinin uygulanma zorunluluğu, salgının etkisinin ekonomik ve sosyal alanlara taşınmasına neden olmuştur. Dünyada her ülke, salgın yayılmasını engellemek için farklı tedbirler uygulamaya çalışsa da sağlık alanında olduğu gibi ekonomik ve sosyal alanları salgının etkisinden kurtaramamıştır. Salgının ekonomik etkilerinin tam olarak görülebilmesi için henüz erkendir ancak olası etkiler üzerinden sonuçlar üzerine tahminler yapılabilmektedir. Bu tahminler karar alıcılarının uygulayacağı politikaları şekillendireceğinden faydalı oldukları düşünülmektedir.
Salgınla mücadelede uygulanan sosyal mesafe, diğer ülkelerle olan sınırları kapatma ve günlük hayata ilişkin birçok kısıtlama, tüm ülkelerde ekonomik durgunluk ve kriz endişesi yaratmıştır. Ortaya çıkan küresel salgın ve bu nedenle uygulanmak zorunda kalınan kısıtlamalar, duruma hazırlıksız olan tüm sektörleri etkilemiştir. Ülkelerin ardı ardına karantina uygulamasına başlamaları neticesinde ekonomik faaliyetlerin azalması ile meydana gelen arz ve talep şokları emek piyasasını büyük ölçüde etkilemiştir. Ülkeler her ne kadar firma ve bireyleri korumak için önlemler almaya çalışsa da normale dönüşün belirsiz olmasından dolayı önlemlerin beklenen etkiyi yaratamamış olduğu görülmektedir.
Ülkelerin Covid-19 ile ilgili aldığı tedbirlerin yanı sıra AB birlik düzeyinde tedbirler almaya ve uygulamaya başlamıştır. Ancak AB, vatandaşları tarafından salgının etkilerinin giderilmesi konusunda yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. AB’nin, yalnızca ekonomik değil aynı zamanda sosyal ve siyasal misyonları olan bir yapı olma iddiasını, Covid-19 krizi sonra uygulayacağı politikalar ile desteklemesi beklemektedir. Bu bağlamda Covid-19 krizinin emek piyasası üzerindeki etkisini hafifletmek için izlediği politikalar ve yeni durumun Avrupa emek piyasasını nasıl şekillendireceği değerlendirilecektir.
COVİD-19 SONRASI EMEK PİYASALARININ DURUMU
İlk kez Çin’de görülen ve kısa bir zaman diliminde tüm dünyaya yayılan Covid-19, solunum yollarını etkilemesi ve kolay bulaşması nedeniyle tüm dünyada kısmi/tam karantina uygulaması, seyahat sınırlamaları ile ülke sınırlarını kapatmaya varan tedbirler uygulanmasına neden olmuştur. Hükümetler Covid-19 nedeniyle karantina uygulamak zorunda kalmıştır ve öngörülemeyen bu durum tüm sektörleri etkilenmiştir. Tüm dünyada ekonomik faaliyetlerin azalmasına yol açmış ve yaşanan durgunluğun ardından büyük bir ekonomik kriz beklentisi oluşmuştur. “Yaşanan ekonomik şok hem arz hem de talep yönlüdür. İlk arz şoku, tedarik zinciri kesintisinden kaynaklanmıştır. Bu durumu çalışanların çalışmalarının azaltılması ya da durdurulması izlemiştir. İlk talep şoku ise sağlık ve ekonomik durum hakkındaki belirsizlikten kaynaklanmıştır. Gelirdeki düşüş, talebin daha da düşmesine yol açmış, bu da işletmelerin çalışanlarına ödeme yapmakta ve mali yükümlülüklerini yerine getirmekte güçlük çektiği için arzda kesintilere yol açmıştır. Karantina önlemleri devam ettikçe ikinci dalga etkilerin daha da güçlenmesi muhtemeldir. Birtakım mal ve hizmetlerin tüketimi salgın sona erdiğinde eski düzeyine dönebilecekken, bazı mal ve hizmetler için bu durum mümkün olmayacaktır. Talep belirsizlikten etkilenir. Vatandaşlar gelecek konusunda endişe ettikleri için ihtiyati tasarruflarını artırabilirler. Sağlık sorunu ne kadar uzun sürerse, ekonomik zorluklar o kadar uzun sürecektir” (Demertzis vd., 2020, s. 5). “Arz ve talep yönlü şokun birlikte ortaya çıktığı bu iktisadi durumda, sektörler şoklardan farklı düzeyde etkilenirler” (Bayar, Günçavdı ve Levent, 2020, s. 7). Örneğin; tarım sektöründeki esneklik Covid-19 salgını ile test edilmiştir. Otel ve restoranlardan gelen talepteki küresel bir çökme ise yüzde 20’dir. Salgın ile birlikte birçok işyeri evden çalışma politikasını benimse de imalat sektörü evden çalışmaya uygun bir sektör değildir. Kimya sektörünün küresel üretimini 2008 krizinden bu yana sektördeki en kötü büyüme olan yüzde 1,2 oranında azaltması beklenmektedir (Nicola vd., 2020, s. 185). “Uluslararası Para Fonu (IMF) tahminlerine göre ise dünya genelinde ekonominin yüzde 5 oranında daralması beklenmektedir. Ancak son durum, alınan tedbirlerin ve salgının gidişatına göre şekillenecektir” (Bayar vd., 2020, s. 7). Arz şokları ve belirsizlik nedeniyle toplam talebin azalması durumlarında işsizliğin artması beklenmektedir.
Covid-19, bir sağlık kriziyken, uygulanmak zorunda kalınan önlemler nedeniyle ekonomik kriz haline dönüşmüştür. Karantina önlemleri nedeniyle bazı firmalar uzaktan çalışma sistemini uygulamaya başlarken, faaliyetleri uzaktan çalışmaya uygun olmayan firmalar ise üretimlerini durdurmak zorunda kalmıştır. Ancak üretim dursa da sabit maliyetler devam etmektedir. Ayrıca salgının ne zaman biteceğine dair öngörünün olmamasının yarattığı belirsizlik arzın yanı sıra talebi de etkilemiştir. Bu durum gelir ve iş kayıplarına yol açmıştır. “Covid-19 krizinin etkisinin, çalışan nüfusun en savunmasız kesimleri üzerinde yoğunlaşması muhtemeldir. Ekonomik faaliyet üzerindeki kısıtlamalar temel olarak daha düşük ücret ve daha kötü istihdam koşulları olan çalışanları etkilemektedir. Etkinin kadınlar ve genç işçiler için de önemli olduğu görülmektedir. Emek piyasasındaki dezavantajlı grubun muhtemel işsizlik ve ani gelir kayıplarıyla karşı karşıya kaldığı veya kalacağı senaryolarına hazırlıklı olunmalıdır. İşsiz insanlar için zorlukların, kısa ve orta vadede oldukça önemli olması muhtemeldir, çünkü azalan ekonomik faaliyetlerin olduğu bir dönemde iş aramak zorunda kalacaklardır” (EU Science HUB, 2020, s. 4). Dünyanın birçok ülkesinde, hükümetler salgının neden olduğu ekonomik zorlukları telafi etmek üzere destekte bulunmuştur ancak belirsizliğin devamı bu destekleri ne kadar daha sürdürebilecekleri konusunda hükümetleri zorlamaktadır.
ILO tarafından Mart 2020 yılında yayınlanan raporda, Covid-19 krizinin emek piyasasında muhtemel etkileri üçe ayrılmıştır (2020):
- İstihdam miktarı:Küresel düzeyde işsizliğin artacağı, istihdamın ise azalacağı tahmin edilmektedir. İşsizlik seviyesinin en iyi ihtimalle 5.3, en kötü ihtimalle ise 24,7 milyon arasında artması beklenmektedir. Ayrıca, işgücü talebindeki azalma büyük olasılıkla ücretler ve çalışma saatlerinde aşağı yönlü bir düzeltmeyle sonuçlanacaktır.
- İşlerin kalitesi:Karantina önlemleri ve ekonomik aktivitedeki düşüş nedeniyle işgücü arzındaki azalma büyük olasılıkla işçiler için büyük gelir kayıplarına neden olacaktır. Bu, işletmelerin sürekliliğini ve ekonominin dayanıklılığını bozacaktır. Ayrıca, gelirdeki düşüş, yoksulluk sınırına yakın ya da daha düşük olan işçiler üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip olacaktır.
- Emek piyasasındaki olumsuz durumlara karşı daha savunmasız olan emek grupları üzerindeki etki: Salgın, nüfusun belirli grupları üzerinde orantısız bir etkiye sahip olduğundan, eşitsizliği daha da kötüleştirecektir. Krize karşı daha savunmasız olduğu belirlenen gruplar; hizmet sektöründe çalışanlar, yaşlılar, hastalar, gençler ve göçmenler olarak belirtilebilir.
Covid-19 krizinin küresel bir problem olarak sağlık, istihdam, büyüme, uluslararası ticaret gibi alanları önemli düzeyde etkilemektedir. Ülkelerin bu süreçte ekonomik büyümeyi hedeflemesinin tek başına yeterli olamayacağı bu nedenle toplumun krizden en çok etkilenen kesiminin ekonomik ve sosyal koşullarını iyileştirmek gerekmektedir. Devamını okumak için bu linki tıklayın.
Dr. Kübra ECER, İletişim Uzmanı, T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı,