Avrupa Birliğinin deniz operasyonu planı, huzursuzluğun gerçek nedenini, yani Gazze’ye yönelik savaşı yok sayacaktır.
By Nathalie Tocci
Nathalie Tocci, Istituto Affari Internazionali (Uluslararası İlişkiler Enstitüsü) direktörü, Avrupa Üniversitesi Enstitüsü’nde yarı zamanlı profesör ve Beşeri İlimler Enstitüsü’nde Avrupa’nın Geleceği üyesidir. Polity tarafından basılan “Yeşil ve Küresel Bir Avrupa” kitabı, Tocci’nin son çıkan kitabıdır.
Husilerin deniz trafiğine yönelik füze ve insansız hava aracı saldırıları ve Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devleti’nin bu saldırılara misilleme olarak Yemen’deki Husi askeri üslerini hedef almasıyla Orta Doğu’da savaş tırmanışta. Buna karşılık Avrupa ne yapabileceğine dair kendini sorguluyor. Avrupa Birliği, seyrüsefer özgürlüğü, deniz trafiğinin güvenliğini sağlamak ve Husileri caydırmak için bir deniz harekatı fikrini değerlendiriyor.
Bu harekatın detayları üzerine bir karar henüz alınmış değil ancak ihtimaller Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nde daha dar bir çizgiden Basra Körfezi, Hürmüz Boğazı ve nihayetinde Somali Yarımadası açıklarındaki daha geniş bir alana kadar uzanıyor. Ancak Yemenli Husilerin güçlerinin Afrika Boynuzu açıklarındaki Somalili korsanlardan çok daha farklı olduğu göz önüne alındığında, yeni bir deniz harekatı daha çeşitli güçlere, yani savaş gemilerine sahip olacaktır. En az üç destroyer ya da fırkateynden oluşacak bu harekat, Amerika Birleşik Devletleri’nin öncülük ettiği çok taraflı deniz koalisyonu Refah Muhafızı Harekatı’ndan ayrı olacak, ancak ABD işbirliği mevcut bulunacaktır. Yine de Avrupa’nın dahasını yapma isteğini anlamakla beraber, Avrupa Birliğinin bu deniz harekatı planı tüm bu bölgesel kargaşanın gerçek nedeni olan Gazze’ye yönelik savaşı görmezden geliyor.
“Refah Muhafızı Harekatı, 18 Aralık 2023 tarihinde Husilerin ticaret gemilerine saldırılarına yanıt vermek üzere başlamış, ABD başta olmak üzere Almanya, Avusturalya, Bahreyn, Birleşik Krallık, Danimarka, Güney Kore, Hollanda, Kanada, Norveç, Singapur, Sri Lanka, Yeni Zelanda ve Yunanistan gibi devletlerden oluşan bir koalisyonca yürütülen harekattır.” (Çevirmen Notu)
Avrupa bugüne kadar İsrail-Hamas savaşı noktasında Avrupa’nın anlamlı bir aksiyon alamamasına sebep olacak seviyede acı verici bir şekilde bölündü. Orta Doğu’nun da fark ettiği gibi, Avrupa adı bölgesel tartışmalarda neredeyse hiç bahsedilmiyor. Bu savaşın Avrupa’daki İslamofobi ve antisemitizmin yükselmesinden Batı’nın Güney nezdinde gözden düşmesine kadar uzanan etkilerini göz önünde bulundurulursa Avrupa’nın daha aktif olma isteği başlı başına memnuniyet verici bir karardır. Dahası, eğer onaylanırsa Kızıldeniz ve ötesinde seyrüsefer özgürlüğünü korumaya yönelik bu deniz harekatı, Avrupa’nın halen var olduğunu, bir şeyler yaptığını gösterecektir ki deniz harekatları Avrupa Birliğinin nasıl yapılacağını bildiği bir şeydir, ve Orta Doğu’da bulunmayan Avrupa Birliğini gösterecektir. Ayrıca Avrupa Birliği Devletleri’nin gergin başkanlık kampanyası öncesinde transatlantik ilişkilerinin de giderek gerginleştiği bir dönemde, bölgede Amerika Birleşik Devletleri liderliğindeki caydırıcılığa verilen desteği gösterecektir.
Yine de bu hedeflerin hiçbirinin Orta Doğu’nun kendisiyle ya da gerilimin azaltılmasını teşvik etmek için neler yapılabileceği ve yapılması gerektiğiyle bir ilgisi yoktur. Deniz güvenliği ve Husilerin gemilere yönelik saldırılarına son vermesiyle sağlanabilecek seyrüsefer özgürlüğü çok önemli olsa da, Avrupa taraından yapılacak harekatın buna anlamlı bir şekilde katkıda bulunması pek de olası değildir. Aslında Gazze ile dayanışma içinde olduğunu ifade eden Husilere yönelik ABD öncülüğündeki saldırıların tamamlayıcısı olarak görülecektir. Örneğin Avrupalılar bu harekatı İsrail’e karşı daha eleştirel bir tutum takınan Güney’deki büyük güçlerle birlikte düzenleselerdi çok daha farklı değerlendirilirdi. Diğer bir ifadeyle, AB’nin diğer deniz harekatlarının aksine, bu harekat devam eden savaş bağlamında tarafsız bir çaba olarak değil, aksine tırmandırıcı olarak görülecektir.
“Gazze’de meydana gelecek bir ateşkes, Husi saldırılarını durduracak veya en azından önemli ölçüde azaltacaktır.”
Deniz güvenliğini koruma niyeti ne kadar önemli olursa olsun, Yemen’deki mevcut saldırıların Husilerin ilerleme kararlılığını arttırmak yerine anlamlı bir şekilde nasıl caydıracağını görme imkanı çok düşük. Aksine, Husiler ve İranlı destekçilerin amaçlamış olduğu şey tam da bu olabilir. Şimdiye kadarki kanıtlar da bu yöne işaret ediyor. Gerilimdeki tırmanış devam ettikçe, birçok odağın gözünde Avrupa ve Batı bir kez daha Orta Doğu’daki sorunun bir parçası olmakla suçlanacak. Ve bir kez daha Çin ve Rusya bundan kazançlı çıkacak.
Peki, saldırılar nasıl durdurulacak? Cevap son derece açık. İran destekli Husiler, İsrail’in Hizbullah’a saldırması sonucu çatışma Lübnan’a da sıçrarsa, Gazze’deki savaş devam ettiği sürece yollarına devam edecekler. Husi saldırılarının sona ermesine katkıda bulunmanın tek yolu, Husilerin bahanesi olan Gazze’deki savaşı ortadan kaldırmaktır. Gazze’de meydana gelecek bir ateşkes, Husi saldırılarını durduracak veya en azından önemli ölçüde azaltacaktır. Ancak Avrupa, İsrail-Filistin çatışması ve spesifik olarak Gazze’de süregelen savaş konusunda bölünmüş durumda ve bunun yerine bir deniz harekatına odaklanıyor. Ancak Kızıldeniz’deki bu harekatta birleşmek, tüm bu çatışmanın gerçek sebebini ele almak yerine bir belirtiye odaklanmak ve bunu işleri daha da bozma riskini göze alacak şekilde yapmak anlamına geliyor.
Orjinal Makale: Red Sea: Time to treat the cause, not the symptom
Photo: Members of the Yemeni Coast Guard | AFP via Getty Images