ÇEVİRİ | ANALİZ
Avrupa hükümetleri, Kahire ile Ankara arasındaki uzlaşıyı kolaylaştırarak, stratejik anlamda Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı istikrara kavuşturma hedeflerine doğru ilerleme kaydedebilirler.
By Matteo Colombo
Geçtiğimiz on yılın büyük bir kısmında, Mısır ve Türkiye arasındaki yoğun rekabet, Orta doğu ve Kuzey Afrika’da istikrarsızlık yarattı ancak Libya’daki mevcut ateşkes ve Doğu Akdeniz’de son zamanlarda yaşanan gerginliklerin hafiflemesi göz önü
ne alındığında, iki ülke bu dönemde aralarındaki gerilimi hafifletmek için bir fırsata sahip olabilir. Avrupalı Devletler, Avrupa’nın çıkarlarını doğrudan tehdit eden Kahire ve Ankara’yı, Libya ve Doğu Akdeniz’deki krizlere ilişkin müzakereleri ilerletmek amacıyla bölgesel meselelerle ilgili daha geniş bir uzlaşıya girmeye aktif olarak teşvik etmelidir.
Türk-Mısır rekabeti, Cumhurbaşkanı Abdül Fettah El Sisi’nin 2013 yılında Mısır’ı askeri olarak ele geçirmesine ve Muhammed Mursi’nin Türk destekli Müslüman Kardeşler hükümetini devirmesine kadar uzanıyor. Bu noktadan sonra, Mısır ve Türkiye birbiriyle rekabet eden 2 farklı bölgesel kampta yer aldılar: Kahire, İslamcılar tarafından algılanan tehdide karşı koyma niyetiyle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliği liderliğindeki bir ittifaka katıldı ve Ankara ise Katar ile bir ittifak kurdu. Bu rekabet, ülkenin uzun süredir devam eden iç savaşında rakiplerin karşıt tarafları desteklediği Libya’da derinden yıkıcı etkilere yol açtı. Bu durum Mısır ve Türkiye’nin siyasi ve enerji sorunlarıyla ilgili zıt kutupları desteklediği Doğu Akdeniz’de de benzer bir etki yarattı. Bazı Avrupa başkentleri, Paris ve Atina gibi, Kahire’yi Ankara ile kendi çekişmelerinde müttefik olarak görseler de Türk hükümetinin son haftalarda kapalı kapılar ardında rakibine bildirdiği erişimi geliştirmeye çalışmalılar. Bu hareket, Avrupa’ya bölgede düzenli stratejik hedefler izlemesinde yardım edebilecek olan Ankara’nın pragmatist dönüşünün sinyalini veriyor.
Diyaloğun İncelenmesi
Libya’da Kahire, sözde Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’nin kontrolü altında olan General Halife Hafter’in Libyalı Arap Silahlı Kuvvetlerine sponsorluk yaparken; Ankara, Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni (GNA) destekliyor. Türkiye bu duruşunu Libya’daki siyasi, ekonomik ve bölgesel çıkarlarını korumak için ve Avrupalı rakipleri tarafından Doğu Akdeniz’de sıkıştırıldığına dair korkularını gidermek için sürdürüyor. Mısır ise, uzun zamandır İslamcılar için bir araç olarak gördüğü düşman bir hükümetin batı sınırından ülkeyi kontrol etmesini önlemeyi amaçlıyor, bu da siyasi sorunlar ve güvenlik sorunları doğurabilir.
Türkiye ve Mısır, uzun zamandır birbirlerinin Libya’daki hedeflerine doğrudan karşı çıktılar ancak şimdi buradaki anlaşmazlıklar üzerinde müzakere etme fırsatına sahip olabilirler. Türkiye finansal zorlukların yanında Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Dağlık Karabağ’da ve Suriye’de aşırı genişleme riski altında. Ankara, Libya’daki amaçlarının ne kadar önemli olduğunun farkına varırken, Suriye’deki Kürt sorunu gibi meselelerde daha önceden görülmeyen şekilde uzlaşıya varmaya istekli görünüyor. Dahası, GNA’nın 2020’de Hafter’in Trablus’a askeri saldırısını geri püskürtmesine yardım eden Ankara, Libyalı müttefiklerini her zamankinden daha güvenli bir konumda görüyor. Libya’da en azından bir süre etkisini sürdüreceğini düşünen Türkiye, müzakere etmeye eskisinden daha istekli olabilir.
Buna karşılık Mısır, sahadaki askeri dengenin Hafter’in tam bir zaferini engellediğini ve ülkeyi istikrara kavuşturmak ve çıkarlarını korumak (hatta Türk nüfuzunu azaltmak) istiyorsa GNA ile uğraşmak zorunda kalacağını kabul ediyor. Körfez müttefikleri, özellikle de BAE, Hafter’i desteklemeye ve Türkiye’nin bölgedeki konumunu zayıflatmaya kararlı görünürken Kahire, Libya’da bağımsız bir yol çizmekten mutluluk duyabilir. Mısır, geçtiğimiz aylarda Hafter’in yanında yer almaya çalıştı; Temsilciler Meclisi sözcüsü Aguileh Saleh’i Libya’daki siyasi temsilcisi olarak tanıttı; Kahire’de GNA içişleri bakanı Fetih Başağa’yı karşıladı, Trablus’a kendi diplomatik heyetini gönderdi.
Bu hamleler, Libya ihtilafındaki eski rakiplerle bağlantı kurarak Türkiye ve Mısır’ı birbirine yaklaştırabilirdi. Onların sessiz müzakereleri yavaş da olsa ilerleme kaydediyor.
Avrupa devletleri, böylesi bir yakınlaşmanın kolaylaştırılmasına yardımcı olarak, Doğu Akdeniz’de ve daha geniş bölgede gerilimi azaltma olasılıklarını iyileştirebilirlerdi. Son yıllarda Mısır, Ocak 2019’da Kahire’de başlattıkları Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nun dışında bırakılması da dahil olmak üzere Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de tutmak için Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail ile ortak bir politika izledi. Birleşik Arap Emirlikleri Türk karşıtı bir izlenimle Aralık 2020’de foruma gözlemci olarak katıldı.
Bu arka plana karşılık olarak, Avrupa ülkeleri Türkiye’yi ve rakiplerini gaz kotaları gibi konularda uzlaşmaya teşvik etmelidir. Örneğin Kahire, gazı Libya sularında işlemek için, Ankara’nın bu gazın bir kısmını Türkiye’ye yönlendirmesine izin vermek karşılığında Mısır tesislerini kullanmayı isteyebilir. Nihayetinde, Türkiye-Mısır gerilimi ekonomik olmaktan çok jeopolitiktir – ancak bu tür tavizler, Türkiye’nin bölgeden kısmen dışlanması konusundaki endişelerini ele alarak, tarafları daha geniş anlaşmazlıklar üzerinde uygulanabilir bir anlaşmaya varmaya teşvik edebilir.
Karşılıklı Güvence Neden Avrupa Birliği’nin Çıkarına?
Elbette ki Ankara ve Kahire’nin açık müzakerelere girişmesinin önünde çok büyük engeller var. Taraflar arasında derin, uzun süredir devam eden bir düşmanlık ve güvensizlik var ve hiçbiri geri adım atmanın siyasi bedelini ödemek istemiyor. Mısır için bunu yapmak, BAE gibi kilit Körfez ülkelerinden aldığı siyasi ve ekonomik desteğe tehdit olabilir. Türkiye için ise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır darbesine ve Sisi’nin şahsına yönelik eleştirileri, olası bir uzlaşıyı zorlaştıracak.
Oysaki Türk-Mısır rekabetinin kısmen gerilemesi bile, Avrupa’nın Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da istikrarı sağlamaya yönelik çıkarlarına hizmet edecektir. Bu konudaki ilerleme Kahire ve Ankara’nın gidişatı değiştirmeye yönelik siyasi iradesi tarafından belirlenecek olsa da Avrupalılar Mısır ve Türkiye ile güçlü diplomatik ve ekonomik ilişkilerinden yararlanarak bu çabayı destekleyebilirler. Bazı AB hükümetlerinin, Türk politikasını daha geniş bir şekilde ele almaya devam etseler bile, müzakerelere yönelmenin değerini kabul ederek, Ankara ile kendi rekabetlerinin iki ülke arasındaki yakınlaşmanın bozulmasını önlemek için çalışmaları gerekecektir. İtalya, Mısır ve Türkiye ile güçlü bağları olduğu ve her iki ülke ile enerji alanında iş birliği yaptığı göz önüne alındığında potansiyel olarak burada liderlik edebilir. Almanya, İtalya gibi AB üyesi ülkelerle çalışmak Mısır ve Türkiye’yi birbirleriyle müzakere etmeye teşvik etmelidir. Roma, tarafları Libya vekillerini dizginlemeye ve böylelikle daha fazla çatışmayı önlemeye ikna etmeyi hedefleyerek, Libya’daki güncel Türk siyasi girişimlerini test etmesi için Kahire’ye baskı yapmalıdır. Bu girişim, Doğu Akdeniz’deki Türk-Mısır ihtilaflarını ele almak için bir platform görevi görebilir ve nihayetinde Avrupa başkentleri ile Ankara arasında ilişkilerini nasıl onaracakları konusunda görüşmeler için alan yaratabilir.
Çeviri: Zülal YORGANCI | EUROPolitika Dergisi Editör Yardımcısı
Photo : “Egyptian and Libyan Flags” gr33ndata | CC BY-ND
Orijinal Makale: Mutual reassurance: Why Europe should support talks between Egypt and Turkey