Dünya’nın Yeni Normalinde Yeni Avrupa Birliği

Ali İzzet KEÇECİ

Dünya tarihinin, Avrupa merkezli başlayan ve tüm dünyayı etkileyen iki büyük savaştan sonra kurulan yeni düzeni şüphesiz bir önceki düzenden farklı olduğu gibi ileride yaşanması muhtemel gelişmelerinde habercisi konumundaydı. Yeni dünya düzeni olarak adlandırılan ve öncelikle birinci dünya savaşı sonrası başlayan düzen, gerek kaybeden ülkelerin zorla imzaladığı antlaşmalarda geçen hükümler gerekse kazanan ülkelerin savaş meydanlarında bıraktığı insan ve sermaye kaybından dolayı bir sonraki büyük savaşı tetiklemiş ve dünya bir kez daha Avrupa merkezli başlayan ve tüm dünyayı etkileyen bir savaşın ortasında bulmuştu kendini.

İkinci dünya savaşı sonrası “yeni normal” de bir önceki savaşın neden ve sonuçları ve neden bir kez daha yeni bir büyük savaşa yol açtığı iyice irdelendiğinden dolayı, bir büyük ideal ve uyum üzerine inşa edilen Avrupa birliği kurumsal yapısı kurulmaya başlandı ve bu yeni normal dünyanın bir sonraki yüzyılı için bir siyasi düzen ve insani umut haline geldi. Ancak aynı dönemde dünya siyasetini etkisi altına alan iki kutuplu dünya düzeni bu yeni normalde ağırlıklı orantıya sahip olduğundan dolayı daha yeni inşasına başlanan Avrupa Birliği istenilen ölçüde kendine yer bulamadı.

Dünya tarihinin büyük badireler sonrası ortaya çıkan yeni düzende ne şekilde yol alacağı şüphesiz bir önceki dönemin artan ve eksilen değerler bütünüyle birlikte değerlendirilmekteydi. Avrupa Birliği gibi bir yapının kurulması ve kurumsallaşması da böyle bir yeni dönemin tezahürü olarak ortaya çıktı.

Yeni binyılın ilk yıllarında yaşanan 11 Eylül saldırısı sonrası Ortadoğu’da hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağı aşikar olmakla birlikte bu yeni düzende sırayla yaşanan Afganistan ve Irak işgalleri yaşanan kaos ve kargaşayı iyice artırdı. Yeni binyılın ilk çeyreğine gelmeden yaşanan ve tüm dünyayı etkisi altına alan Covid 19 salgını, yine bir yeni dünya düzenin habercisi konumunda oldu ve bu noktada AB’nin bu süreçte yaşadığı sıkıntılar ve çözdüğü/çöz(e)mediği sorunlar yumağı, AB’nin yeni dönemde yeniden yapılanması ve üzerindeki ölü toprağını atmasını büyük bir beklenti olarak ortaya koydu.

Dünyanın daha önce görmediği tarzda büyük bir hızla yayılan ve tüm ülke sınırlarının da aynı hızla kapanmasına sebep olan Covid 19 salgını, sadece Ortadoğu yada Uzakdoğu ülkelerini değil Avrupa ülkelerini de hazırlıksız yakaladı ve başta tıbbi malzemeler olmak üzere pek çok konuda sıkıntıları beraberinde getirdi. Öyle ki; İtalya ve İspanya gibi köklü AB üyesi ülkelerde yaşanan sağlık skandalları ve tıbbi malzeme yetersizlikleri gözlerin doğrudan Brüksel’e çevrilmesine neden oldu. İtalya ve İspanya ile sınırlı kalmayan tıbbi malzeme yetersizliği ve ekonomik kemer sıkma politikaları, bir anda AB yönetim organlarının ve AB kimliğinin hedef haline gelmesine sebep oldu. AB bayrağını makam odasından söküp atan İtalyan belediye başkanlarından[1], İspanya AB den bir an evvel ayrılmalıdır diyen İspanyol siyasetçilere kadar pek çok ülkeden onlarca siyasetçi ve sivil toplum örgütü AB’nin böyle anormal bir dönemde pasifize bir siyaset izlemesi ve birlik ülkeleri arasında koordinasyonu tam olarak sağlayamaması sebebiyle ciddi manada eleştirdi.

Pandeminin etkilerinin ağır ağır yavaşladığı ve önlemlerin bir nebze gevşetildiği Haziran ayı ile birlikte gerek Dünya gerekse AB üyesi ülkeler nasıl bir tablo ile karşı karşıya kaldıklarını görmeye başladılar. Zorlu bir süreçten ve siyasi ve ekonomik diyaloğun sağlanamadığı günlerden geçen AB üyesi ülkeler bu yeni dönemde nasıl bir yol izlemeleri konusunda bir araya gelmeye ve nihayet görüşmeye başladılar ve yeni dünyada yeni AB nasıl olacak fikri en nihayetinde bir soru(n) olarak ortaya çıktı.

Yeni yüzyılda, özellikle ABD ile Çin arasında yaşanan büyük ekonomik rekabette ve daha da önemlisi Ortadoğu’da Suriye iç savaşı başta olmak üzere bölge ülkelerinin kendi içlerinde ve birbirleri ile yaşadıkları sorunlarda söz söyleyen ve sözü dinlenen bir AB nin zamanının geldiği Brüksel’deki yöneticilerinde tüm AB üyesi ülkelerin başkentlerinin de hem fikir olduğu bir konu haline geldi. Yeni dünyada AB nin söz sahibi olması ve yaptırım gücüne sahip olması sadece AB nin kendisi açısından değil ABD açısından da büyük öneme sahiptir. Euro Politikada çeviri yayınlanan ve büyük ses getiren Max Bergmann’ın (“Europe’s Geopolitical Awakening) Avrupa’nın Jeopolitik Uyanışı isimli makalesinde de dediği gibi; “ Avrupa ABD için önemli bir partner olabilir, özellikle ABD’nin Çin’le olan çekişmesinin yoğunlaşması durumunda. Washington Avrupa’nın yükselişini destekleyebildiği yerde desteklemeli… 21. Yüzyıl Avrupa yüzyılı olmayabilir ama liberal bir yüzyıl olması için Avrupa başrolü oynamak zorunda kalacak.”[2]

Tüm bunların yanında yeni dünya düzeninde AB’nin özellikle Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz ile yakinen ilgilenmesi ve bu konularda net bir duruş sergilemesi de gerekmektedir. Klasik politikası olan, olayları ve gelişmeleri zamana yayan ve mekik diplomasisi ile çözmeye çalışan politikaların artık 70 li yıllarda kaldığını anlaması ve daha gerçekçi ve aktif politikalar üretmesi birliğin aktif dış politikası açısından daha yararlı olacaktır. Öyle ki; Arap baharının başından beri her Arap ülkesine ayrı bir politik yaklaşımla bakan ve çoğu üyesi birbirinden farklı düşünen bir AB nin hiçbir gerçekçi çözümü barındırmadığı açıktır. Yine bir diğer önemli konu olan ve şu sıralar dünya gündemini meşgul eden “Doğu Akdeniz’de enerji merkezli strateji savaşı”nda da özellikle üye ülkeler Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin yanında durma stratejisi izleyerek, aday ülke olan ve onlarca yıldır Avrupa bütünleşmesi uğruna pek çok adım atmış Türkiye’yi kaybetmemesi gerekir.

AB’nin kurumsal yapıları, AB parlamentosu, Konsey karar alma ve uygulama konusunda kendisini yeniden yapılandırma ve hızlı ve çözüm odaklı hareket etmek zorunda olduğunu anlamalı ve yeni düzende bu surette politikalar üretmelidir. AB Anayasası yeniden güçlü bir şekilde gündeme gelmeli ve tüm üye ülkelerin onaylaması neticesinde yürürlüğe girmelidir. Covid 19 benzeri durumlarda üye ülkelerin başta sağlık ve işsizlik gibi önemli başlıklarda yaşadığı sorunları çözmek adına birlik elinden geleni seri bir şekilde yapmalı, idealler bütünü olan AB’yi bu üye ülkeler ve halkları nezdinde itibarsızlaştırmamalıdır. Birlik ruhunu kaybetmiş AB tıpkı Sovyetlerin yaşadığı gibi seri bir çözülme yaşar ve bu çözülme sadece Avrupa kıtasında değil tüm dünyada büyük sorunların habercisi olur. Avrupa ruhu ve uyumu gibi kavramların özellikle birliğe sonradan üye olan ülkelerde bir nevi ders niteliğinde okutulması ve AB çatısı altında ve Schengen sınırlarında olmanın, üye ülke gençlerine sadece sınırsız ve gümrüksüz seyahat hakkı tanımadığı aynı zamanda bu uyumun ve ruhun devamı için büyükte bir sorumluluk yüklediğini anlamaları için gerekli gayretin gösterilmesi gerekmektedir. Böyle büyük bir yapının aynı anda ve süratle karar almasının zor olduğu bilinmekle birlikte, her kafadan ayrı bir sesin çıktığı ve ulus devlet yapılanmalarının birlik içerisinde erimediği bir ortamda da alınacak her kararın AB’nin birlik ve bütünlüğüne zarar vereceği bilinmelidir.

Eski doğu bloku ülkesi iken AB ye tam üye olan ülkelerde yükselen milliyetçilik ve popülizmin göz önünde bulundurulması ve bu ve benzeri ülkelerin özellikle birlik çatısı altında tutulması büyük önem arz etmektedir. Sadece ekonomik yada güncel siyasi konular üzerinde politika yürütmek AB gibi büyük bir çatının yapacağı işlerden olmamalıdır. Anıldığı üzere böyle büyük ve köklü bir birliğin bir anda ve kitlesel hareket etmesi ve karar alması beklenemez ancak bu karar alma ve uygulama sürecinin üstelik çatlak sesler olmaksızın seri bir şekilde yapılması da birliğin devamı ve manası açısından önemlidir. Avrupa Birliğinin sadece Avrupa kıtasını kapsayan bölgesel bir birlik yada ekonomik bütünleşme olmadığını anlamak ve anlatmak AB yöneticilerinin en temel vazifelerinden biridir.

Ali İzzet KEÇECİ | ANALİZ

Referanslar

[1] https://www.hurriyet.com.tr/dunya/italyan-siyasetcilerden-abye-buyuk-tepki-41483923

[2] https://www.europolitika.com/avrupanin-jeopolitik-uyanisi/

Total
0
Shares
Previous Post

Avrupa’nın Jeopolitik Uyanışı

Next Post

Avrupa’da Aşırı Sağ ve İslamofobi

Related Posts