Yusuf ERTUĞRAL
Avrupa yer alan azınlık toplumlarıyla ve coğrafi ve ekonomik özellikleri ile ayrı bir devlet olma iddiasında bulunan milliyetçi gruplarla ilgili yapılan akademik araştırma çalışmalarında ciddi bir artış görülmektedir. Avrupa basının fazla gündeme getirmediği ama patlamaya hazır hareketler söz konusudur. İçine kapanık ve dünyadaki gelişmelere ilgisiz gibi görünen Belfast’ta barış sonrası sakinlik söz konusu ise de kıpırdanmalar vardır, nitekim sosyal yapıda bir takım değişimler yaşanmıştır. En önemli değişim örneği olarak da iki toplum (Katolikler ve Protestanlar) arasındaki nüfus oranında Katoliklerin lehine olan gelişmelerdir. (Özçağatay:1998:169-170).
Son yıllarda, Kuzey İrlanda’da yaşayan insanların sınıflandırılmasında fark edilir değişiklikler ortaya çıkmaya başlamıştır. “Barış Süreci”nin başlamasından bu yana giderek artan bir şekilde Kuzey İrlanda ortak kimliği ile genellikle Britanyalı / İrlandalı milliyetçi ayrımı çıkmaktadır. (Benedikter:2013:48).
Kuzey İrlanda’da iktidarı paylaştıran 1998 Paskalya (Kutsal) Cuma antlaşması girişimlerinden önce çeşitli senaryolar üzerinde yorumlar yapılmıştır Bu senaryolara göre Kuzey İrlanda’da artan bir şekilde topluluklar ayrışmaya devam edecek, ya da çoğunluklu yapıların devamı ve geliştirilmesi her iki topluluğun katkıları ile sağlanacaktır.
Birinci senaryonun olması durumunda Protestanlar batı şehirlerinden doğuya gidecek ve Katolikler de tam tersini gerçekleştireceklerdi. Bu durumda ise Katolik kesimlerin yoğunlaştığı bölgelerde İrlanda’ya katılmasına yol açabilecek, bu durumda self-determinasyon her iki topluluğa ayrı ayrı uygulanacaktı. (Şahin:2000:174).
Diğer bir ihtimale göre de Britanya Kuzey İrlanda’yı kaderine bırakılacaktı. Bu durumda ise ya İrlanda ile anlaşılarak ya da Kuzey İrlanda’ya bağımsızlık verilerek gerçekleştirilecekti. Bu durumda ise adada IRA ve diğer Katolik güçler ile Proteston polis paramiliterler arasında çatışma çıkacağı tahmin edilmekteydi. Bu durumda her iki tarafta da yoğun mülteci kitlesi oluşma ihtimali doğacaktı. (Hadden:1994: 38).
Başka bir ihtimal ise Kuzey İrlanda bir bütün halinde kalacak ve her iki topluluğun temsilcilerinin yetkileri paylaşacağı kurumları devam ettirmek adına her türlü teşebbüs yapılacaktı. Söz konusu bu son yaklaşım Anglo-İrlanda Anlaşmasının temelini oluşturmuştur. Aynı anlayış Britanya ve İrlanda Hükümetleri arasında imzalanan Ortak Downing Street Beyannamesinde de ortaya konmuştur. Bu beyannamede Provisional IRA’ya silah bıraktırmak için self-determinasyon konusu ve Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallık’ın bir parçası olarak kalması için sürekli her hangi bir stratejik veya ekonomik Britanya çıkarının bulunmadığı konusunun vurgulanmasına, özel bir önem verilmiştir. Beyannamede, İrlanda halkının self determinasyon hakkının, Kuzey İrlanda halkının İrlanda ile birleşmeyi kabul veya reddetme hakkında bağlı olduğunun belirtilmesi, söz konusu bu beyannamenin Sinn Fein veya IRA tarafından kabul edilmesini zorlaştırmıştır, nitekim onlara göre Kuzey İrlanda’nın kendi başına self-determinasyon hakkı bulunmamaktadır.(Hadden: 1994: 38).
Ortak Downing Street Beyannamesinden iki konu karşımıza çıkmaktadır. Birinci çıkarılacak konu, her iki İrlanda’nın birleşmesi kısa vadede gerçekleşecek bir hedef olmaktan artık çıkmıştır. Bölgede çoğunluğu halen İrlanda ile birleşme taraftarı olmayan Protestanlar oluşturmaktadır. İkinci çıkarılacak konu, toplulukların karmaşık bir biçimde yaşamaya devam edecekleri gerçeğidir ve Kuzey İrlanda’nın önünde iki seçenek mevuttur.
İlk seçenek Kuzey İrlanda özel bir yönetim birimi olarak Birleşik Krallık içinde kalacaktır ya da ikinci seçenek olarak İrlanda’ya bağlı bağlı ve geniş özerkliğe sahip bir bölge olacaktır. Sorunun karmaşıklığı egemenliğin Birleşik Krallık ’tan İrlanda’ya devredilmesi ile ortadan kalkmayacaktır. (Şahin:2000:175).