Onur Aker
Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden çıkış kararı %52’lik referandum sonucu ile resmen alınmış oldu. Tarih boyunca Birleşik Krallık duruş itibariyle hep bir farklı olmuştur. “Güneş Batmayan İmparatorluk” olarak anılan bu ülke tarih boyunca hep yönlendiren ve karar alan bir ülke imajı ile öne çıkmıştır. Tarihten gelen bu alışkanlığı ile aslında Birleşik Krallık Avrupa Birliği’nin kurulduğu yıllardan itibaren gerek birlik para birimini kullanmayarak gerekse bir Almanya kadar birlik içerisinde etkin olmayarak tarihten gelen bu alışkanlığını kullanmamış olmaktadır. Yani Birleşik Krallık yüzyıllardan beri dik duran kendi karar vermeye alışmış, dünyayı yönlendiren asi bir çocuktur aslında. Bu sebeple tarihin ruhuna aykırı davranamamış ve Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı almıştır.
Peki bu ayrılış kararının sonucunda Birleşik Krallık ne ile karşılaşacak ve bu kararın maliyeti ne kadar olacak?
Sonuçta bir birlik içerisinde bir ülkenin belli görevler ve belli yükleri vardır. Birlikten çıkma kararı yıllardan beri oluşan bu dengelerin de bozulması anlamına geliyor. Bunun elbette bazı sonuçları olacağı herkesin malumu. Zaten Brexit Referandumu sürecinde Birleşik Krallık’da konuşulan konuların başında bu konu geliyordu. Ancak gerek Birleşik Krallık’ın dünya konjonktüründeki duruşu gerekse ülkenin dünyanın 5. Büyük ekonomisine sahip olması gibi argümanlar ile Birleşik Krallık halkı 60 milyon sterlinlik bir birlikten çıkış maliyetini çok sorun olarak görmedi. Böyle bir maliyet ile karşılaşmayacağı fikri de bazı kesimlerde mevcuttu. Ama Avrupa Birliği yaptığı açıklamalarda bir maliyetin olacağı ve bu tutarın yapılacak müzakereler sonucunda ortaya çıkacağını verdikleri mülakatlarda dile getiriyorlardı.
Avrupa Birliği’nden çıkış maliyeti Birleşik Krallık için bir hayli kabarık olacağa benziyor. Birlikten çıkış tazminatının yanında Avrupa Birliği ana sözleşmesinde, birlikten çıkılması durumda bile ülkelerin Avrupa Birliği fonlarına destek vermeye devam edeceği maddesinin bulunması Birleşik Krallık’ın Brexit kararı ile maliyetin tek bir sefere mahsus olmadığı ve bunun maliyet etkilerinin sürekli olacağı görüşünü akla getirmektedir. Tabii ki nihai karar ve toplam ne kadar bir tazminat ve fonlara katkının da ne kadar devam edip etmeyeceği konusu Avrupa Birliği ve Birleşik Krallık arasında yapılacak görüşmeler sonucunda kesinlik kazanacak. Birlikten çıkış müzakereleri başladı ve henüz kamuoyuna net bir açıklama yapılmasa da bu sürecin çok kolay geçmeyeceği de ilk görüşmelerden ortaya çıkmış oldu.
Birleşik Krallık’ın 2,8 Trilyon dolar ile dünyanın 5. Büyük ekonomisi konumunda ve konuşulan tazminat rakamına baktığımızda bu ekonomik büyüklüğün yanında çok da önemli değil diyebilirsiniz. Adı geçen 2,8 Trilyon dolarlık büyüklük devlet ve özel sektör üretimleri toplamı yani iktisadi tanımıyla Gayri Safi Yurt İçi Hasıla büyüklüğü. Bu da 1 yıl içerisinde özel sektör ve devletin ürettiği mal ve hizmet toplamıdır. Yani kar değildir ülkenin 1 yıl içinde ürettiği varlıktır. Böyle baktığımızda 60 Milyar Sterlinlik bir maliyet ülkenin üzerinde ciddi bir yük olacaktır. Tabii’ki bu tek seferde mi ödenecek, yıllara yayılarak mı vadelendrilerek bunlar ortaya çıkacak karardan sonra analiz edilmesi gereken bir konu. Ancak bu tazminat tutarının ciddi bir maliyet olduğu kesin. Bunun yanında birlik içerisindeki ekonomik ve ticari birlik konusunda nasıl bir etki olacak bu konu aslında tazminat konusundan daha önemli bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Yani Gümrük Birliği konusu. Avrupa Birliği’ni ayakta tutan ekonomiye dinamizm kazandıran Gümrük Birliği konusu çok önemli. Gümrük Birliği üye ülkelere gümrük tarife ve kotalarında çok ciddi kolaylıklar sağlamakta. Bu da Brexit süreci ile Birleşik Krallığı zorlayacak en önemli konuların başında geliyor. Birleşik Krallık ürünlerinin yüzde 51,4’nü Avrupa Birliğine ihraç ederken, Avrupa Birliği ürünlerin yüzde 6,6’sını Birleşik Krallık’a ihraç ediyor. Özellikle Almanya’nın Birleşik Krallık’ın önemli bir ticari partneri olduğunu görüyoruz. Birleşik Krallık’ın bölgeden ayrılmasının ticari dengelere zarar verebileceğini söyleyebiliriz. Buradan sadece Birleşik Krallık değil tüm Avrupa Birliği üye ülkelerinin zarar görmesi olası. Bu sebeple ekonomik ve ticari konular, birlikten ayrılma müzakerelerinde en önem verilecek konuların başında geliyor. Son gelinen noktada piyasanın satın aldığı görüş, Birleşik Krallık’ın Gümrük Birliğinden çıkmayacağı şeklinde.
Bu konu ile ilgili çeşitli senaryolar var;
- Gümrük Birliği içinde kalmak
- Avrupa Ekonomik Bölgesi içinde yer almak
- Avrupa Ekonomik Bölgesi içinde yer almadan ikili anlaşmalar düzenlemeye gitmek
- Gümrük Birliği’nden çıkarak Dünya Ticaret Örgütü kurallarına tabi olmak
- AB ile Birleşik Krallık arasında, Birleşik Krallık’a özel kuralları ortaya koyan bir anlaşma yapmak
Bu senaryolar hepsi aslında mevcut ekonomik durumunda devamlılığını sağlamaya yönelik senaryolar. En akla yatan ise mevcut durum olan Gümrük Birliğinde kalmak. Müzakerelerden nasıl bir karar çıkacağı birliğin ekonomik vizyonu açısından da çok önem arz ediyor.
Gümrük Birliği ile ilgili ortaya çıkacak karar sonucunda Birleşik Krallık ve Türkiye arasındaki ticari ilişkiler de şekillenecek. Bu noktaya kadar Brexit’in Türkiye ile ilgili nasıl yansıması olacağı konusu çok dillendirilmedi ancak bu noktada Birleşik Krallık’ın Gümrük Birliği ile geleceği Gümrük Birliği üyesi olan Türkiye için çok kilit bir önem taşıyor. Birleşik Krallık, Türkiye’nin en fazla ihracat yapmış olduğu ülkelerin başında yer almakta. 2016 yılı itibariyle Türkiye’nin 12,20 milyar dolar ile en çok ihracat yapmış olduğu 2.ülke Birleşik Krallık. Bu rakam 2009 yılında 7,25 milyar dolar iken 2016 yılında neredeyse iki katı bir tutara ulaşmıştır. Birleşik Krallık’ın Gümrük Birliği’nden çıkması durumda, Türkiye bu yukarı yönlü ivmeyi, oluşacak yeni gümrük kotaları ve tarifeleri ile devam ettirmesi biraz zor olabilir. Bu sefer ikili anlaşmalar ile bu durumun giderilmesi için çalışılması gerekecektir ama ülkeler arası bu tür anlaşmaların çok kısa bir sürede olgunlaşıp hayata geçirilmesi biraz zaman aldığından mevcut dinamizm bozulabilir. Bu sebeple ülkemizde karar vericilerin gelecekte oluşabilecek bu tür durumlar için şimdiden önlem almaları gerekmektedir.
Neresinden bakarsanız bakın, Brexit süreci hem Birleşik Krallık hem Avrupa Birliği hem de Gümrük Birliği üyesi olan Türkiye açısından çok sevinilecek ya da geleceğe umut aşılayan bir tarafı bulunmamaktadır. Bu süreç; içerisinde belirsizlik barındıran, mevcut sistemin çarklarına olumsuz bir müdahale olacağa benziyor. Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği ile yapacağı birlikten çıkış müzakere süreci ’de işte bu belirsizliklerden dolayı çok kısa sürede sonuçlanmayacaktır.
Onur AKER
Euro Politika Dergisi Ekonomi Editörü
{Ekonomist & Mali Müşavir}