11 Nisan 2025’te başlayan Antalya Diplomasi Forumu (ADF), küresel meselelere çözüm arayan liderleri, diplomatları ve uzmanları bir araya getirdi. Forumun ilk gününde düzenlenen “Nükleer Tırmanma: Yeniden Ortaya Çıkan Bir Tehdit?” başlıklı panel, nükleer silahlanmanın günümüzdeki durumunu ve uluslararası çabaların geleceğini tartışmak için kritik bir platform sundu.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan Elçi Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu ve Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması Teşkilatı (CTBTO) İcra Sekreteri Robert Floyd konuşmacı olarak yer aldı. Panel, nükleer silahlanmanın geri dönüp dönmediği, Soğuk Savaş’ın “Altın Çağ” olarak anılan nükleer kontrol döneminin sona erip ermediği ve diplomasinin bu süreçteki rolü gibi konuları derinlemesine ele aldı.
Nükleer Silahlanma Geri mi Dönüyor?
Panelin temel sorularından biri, nükleer silahlanmanın yeniden yükselişe geçip geçmediğiydi. Soğuk Savaş döneminde, özellikle 1970’ler ve 1980’lerde, ABD ve Sovyetler Birliği arasında imzalanan silah kontrol anlaşmalarıyla nükleer tehditler bir ölçüde kontrol altına alınmıştı. Bu dönem, nükleer silahsızlanma ve yayılmanın önlenmesi açısından bir “Altın Çağ” olarak anılıyor. Ancak, günümüzde bu düzenin sürdürülebilirliği sorgulanıyor. Robert Floyd, panelde bu konuda karamsar olmadığını vurguladı. Floyd, Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması’na (CTBT) 191 ülkenin imza attığını ve ülkelerin anlaşmaya katkı paylarının geçen yıla göre %97 oranında arttığını belirtti. “Bu, uluslararası toplumun nükleer tehditlere karşı iş birliğine olan bağlılığını gösteriyor. Cesaret verici bir işaret,” dedi. Ancak, Floyd’un iyimserliği, mevcut jeopolitik gerçeklerle dengeleniyordu. Zira, antlaşmanın uygulanması ve denetlenmesi hâlâ zorluklarla karşı karşıya.
New START’ın Geleceği ve Stratejik İstikrar
Panelde, Yeni Stratejik Silahların Azaltılması Antlaşması (New START) da önemli bir tartışma konusu oldu. ABD ve Rusya arasında 2010’da imzalanan bu antlaşma, stratejik nükleer silahların sayısını sınırlıyor ve şeffaflık sağlıyor. Ancak, antlaşmanın süresi Şubat 2026’da dolacak ve yerine geçecek bir mekanizma henüz ufukta görünmüyor. Floyd, New START’ın devamı veya yerine geçecek bir anlaşmanın, küresel nükleer denge için hayati olduğunu ifade etti. “New START, Soğuk Savaş sonrası nükleer silah kontrolünün son kalesi. Eğer bu antlaşma yenilenmezse, tırmanma riski ciddi şekilde artabilir,” uyarısında bulundu. Martin Sklenar ise, New START’ın ötesine bakılması gerektiğini savundu. Çin’in büyüyen nükleer kapasitesi ve diğer bölgesel aktörlerin tutumları, yeni bir anlaşmanın çok taraflı bir çerçevede ele alınmasını gerektiriyor. Sklenar, “Tek bir antlaşma tüm sorunları çözemez, ancak diyalog kapısını açık tutabilir,” dedi.
JCPOA ve 2026 NPT Konferansı
Panel, Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) ve 2026’da yapılacak Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT) Gözden Geçirme Konferansı’nı da masaya yatırdı. İran’ın nükleer programına ilişkin JCPOA’nın fiilen çökmesi, Orta Doğu’da nükleer silahlanma risklerini artırıyor. Mustafa Kibaroğlu, moderatör olarak, anlaşmanın yeniden canlandırılmasının NPT rejiminin geleceği için kritik olduğunu vurguladı. “2026 konferansı, nükleer silahsızlanma ve yayılmanın önlenmesi rejimini güçlendirmek için bir fırsat. Ancak, bu, devletler arasında güvenin yeniden inşa edilmesine bağlı,” dedi. NPT, 1968’den bu yana nükleer silahların yayılmasını önlemenin temel taşı olsa da, günümüzde bölgesel çatışmalar ve büyük güç rekabeti nedeniyle baskı altında.
Nükleer Caydırıcılık ve “Nükleer Tabu”
Panelde, nükleer caydırıcılığın bugüne kadar “nükleer tabuyu” korumuş olması da tartışıldı. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana nükleer silahların savaşta kullanılmaması, bu tabunun gücünü gösteriyor. Ancak, Floyd, bu durumun garantisinin olmadığını belirtti. “Küresel gerilimler ve nükleer söylemler arttıkça, bir yanlış hesaplama felakete yol açabilir,” dedi. Sklenar ise, caydırıcılığın artık yalnızca devletlerle sınırlı olmadığını, devlet dışı aktörlerin ve yeni teknolojilerin de risk oluşturduğunu vurguladı. Yapay zeka ve siber savaş gibi unsurlar, nükleer güvenliği daha karmaşık hale getiriyor.
Soğuk Savaş’ın Altın Çağı Sona mı Erdi?
Panelde, Soğuk Savaş döneminin nükleer kontrol rejiminin “Altın Çağ” olup olmadığı sorgulandı. Kibaroğlu, bu dönemin, tüm eksikliklerine rağmen, karşılıklı güven ve diyalog mekanizmalarıyla bugüne kıyasla daha öngörülebilir olduğunu belirtti. Ancak, Sklenar, “O dönemin kuralları bugünün dünyasına uymuyor. Yeni bir çerçeve oluşturmalıyız,” diyerek değişen dinamiklere dikkat çekti. Floyd ise, geçmişten ders alınabileceğini, ancak geleceğin farklı bir vizyon gerektirdiğini savundu. “191 ülkenin CTBT’ye verdiği destek, iş birliği için hâlâ bir zemin olduğunu gösteriyor,” diyerek umutlu bir bakış sundu.
Türkiye’nin Rolü ve Diplomasinin Gücü
Türkiye, coğrafi konumu ve diplomatik kapasitesiyle, nükleer silahlanmayı engelleme çabalarında önemli bir aktör olarak öne çıkıyor. Kibaroğlu, Türkiye’nin hem NATO üyesi hem de bölgesel bir güç olarak, nükleer silahsızlanma ve yayılmanın önlenmesi konularında yapıcı bir rol oynayabileceğini ifade etti. ADF gibi platformlar, farklı aktörleri bir araya getirerek diyalog kanallarını açık tutuyor. Panel, diplomasinin, nükleer tehditlere karşı en etkili araçlardan biri olduğunu bir kez daha gösterdi.
Geleceğe Bakış: Zorlu Ama Umutlu Bir Yol
Panel, nükleer tırmanmanın yeniden ortaya çıkan bir tehdit olduğu konusunda fikir birliği sağladı. New START’ın geleceği, JCPOA’nın yeniden canlandırılması, NPT rejiminin güçlendirilmesi ve bölgesel çatışmaların çözümü, uluslararası toplumun önündeki temel görevler. Floyd’un vurguladığı %97’lik katkı artışı, devletlerin bu konuya olan ilgisini gösterse de, güven eksikliği ve jeopolitik rekabet hâlâ büyük engeller.
Floyd, konuşmasını umutlu bir notla bitirdi: “Nükleer tehditler ciddi, ama insanlık daha önce de zor sorunları çözdü. CTBT’ye verilen destek, doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.” Sklenar ise, genç nesillerin farkındalığının artırılmasının uzun vadeli bir çözüm için kritik olduğunu ekledi. Kibaroğlu, “Diplomasi, sabır ve iş birliğiyle, tırmanmayı önleyebiliriz,” diyerek paneli özetledi.
Sonuç
Antalya Diplomasi Forumu’nun “Nükleer Tırmanma: Yeniden Ortaya Çıkan Bir Tehdit?” paneli, nükleer silahlanmanın hem risklerini hem de çözüm yollarını açıkça ortaya koydu. Mustafa Kibaroğlu’nun katkılarıyla hazırlanan ve panelde, Robert Floyd uzman bakış açıları, konunun karmaşıklığını ve aciliyetini vurguladı. Soğuk Savaş’ın “Altın Çağı” geride kalmış olabilir, ancak Floyd’un belirttiği gibi, 191 ülkenin CTBT’ye desteği ve artan katkılar, iş birliği için hâlâ umut olduğunu gösteriyor. 2026, New START ve NPT için bir dönüm noktası olabilir; soru, dünya liderlerinin bu fırsatı nasıl değerlendireceği.
Photo: EUROPolitika News