Avrupa Birliği’nin (AB) karşı karşıya kaldığı krizler, AB’ye yönelik sorgulamaları arttırmanın yanı sıra popülist siyaset yürüten radikal sağ partilerin görünürlüğünün ve etkinliğinin giderek artmasına yol açmıştır. Günümüzde Avrupa politikasının önemli bir bileşeni konumunda olan popülist nitelikteki radikal sağ partilerden biri İtalya’da 25 Eylül 2022 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimlerde en yüksek oyu almayı başararak dikkatleri üzerine çeken İtalya’nın Kardeşleri’dir (Fratelli d’Italia-F.d.I.). Bu çalışmada, popülist radikal sağ partilerin AB’deki yükselişi Akdeniz ülkelerinden İtalya’da aktif siyaset yürüten F.d.I. örneği çerçevesinde incelenecektir.
Avrupa kıtası özellikle Soğuk Savaş sonrası süreçte liberal demokrasi anlayışı çerçevesinde yeniden bütünleşmiş ve kıta Avrupa’sında yer alan ülkelerin birçoğu Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik statüsü elde etmiştir. Diğer taraftan, 2008 yılında yaşanan küresel finans krizini takiben AB’nin bütünlüğünü tehlikeye sokan ve başa çıkmada oldukça zorlandığı krizlerle karşı karşıya kaldığı görülmektedir (Sepli, 2022). 2008 küresel finans krizini, Euro bölgesi krizi, Ukrayna krizi, Yunanistan borç krizi ve mülteci krizi, Brexit ve Covid-19 Pandemisi gibi krizler takip etmiştir.
AB’yi derinden etkileyen bu krizler, AB’ye yönelik sorgulamaları arttırmanın yanı sıra yeni siyasi hareketlerin doğmasını da beraberinde getirmiştir. Sağ popülist hareketler, ekonomik sorunlar, kimlik sorunları, göç, geleneksel partilerin halkın taleplerine ve değişen koşullara cevap verememesi neticesinde ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda, AB ülkelerinde de yaşanan krizlerin bir sonucu olarak, popülist siyaset yürüten radikal sağ partilerin varlığı ve etkinliği artmıştır. Nitekim sağ kanat partilere verilen destek, ekonomik sorunlar, sosyo-kültürel tehditler, siyasi partilere güven duygusunun azalması gibi gerekçelerle artış gösterebilmektedir (Clarke vd., 2016: 3-4).
Radikal sağ partilere verilen desteğin artması, söz konusu partilerin zaman içerisinde yalnızca yerel ya da ulusal siyasette değil Avrupa siyasetinde de varlık gösterir hale gelmelerine neden olmuştur. Öyle ki, günümüzde Avrupa politikasının önemli bir bileşeni konumunda olan popülist nitelikteki radikal sağ partiler, marjinal bir parti olma kategorisinden sıyrılarak ana akım parti kategorisine doğru kaymıştır (Mudde, 2012: 2). Diğer taraftan, Avrupa parti ailesinin en başarılı partileri konumunda olan popülist radikal sağ partilerin (Mudde, 2012: 4), yaşanan krizlerin kaynaklarını doğru tespit etmekle birlikte, genel olarak “gerçekçi çözümler” sunmaktan uzak politikalar benimseyerek, toplumu kutuplaştırıcı etki yarattıklarını özellikle belirtmek gerekir (Öner, 2021:96). Popülist radikal sağ partilerin ortak özellikleri- her partide farklı düzeylerde görülmekle birlikte- muhafazakarlık, küreselleşme karşıtlığı, yabacı düşmanlığı, göçmen-mülteci karşıtlığı, korumacılık, ulusalcılık, doğuştancılık, sistem karşıtlığı ve Avrupa şüpheciliği gibi değerleri benimsemeleri olarak sayılabilir. Bu anlamda, AB’nin karşı karşıya kaldığı en ciddi meydan okumalardan birinin popülist radikal sağ partilerden geldiğini söylemek mümkündür (bkz. Mudde, 2016: 291). Nitekim ulusal birliğin savunulmasına vurgu yapmayı tercih eden popülist radikal sağ partiler halkın duruşuna daha yakın çizgide politikalar benimsemekte (Hooghe ve Marks, 2009: 21) ve ulusal kimlik endişeleri ile kültürel tehdit algısını ön plana çıkartarak vatandaşlar üzerinde etki alanı yaratmaya çalışmaktadırlar (bkz. De Vries ve Van Kersbergen, 2007: 321; Hooghe ve Marks, 2009: 21).
Popülist radikal sağ olarak ifade edilen partiler, ilgili literatürde “aşırı sağ”, “radikal sağ” ya da “sağ kanat popülist” gibi farklı biçimlerde adlandırılabilmektedirler (bkz. Mudde, 2014:98; 2016: 295-296). Cas Mudde (2014: 98-99), aşırı sağı, “aşırılıkçı” ve “radikal” sağı içeren çatı bir kavram olarak kullandığını belirtir. Mudde’a göre, aşırılıkçı ve radikal sağ arasındaki fark demokrasinin temel ilkelerine karşı yaklaşımlarından kaynaklanır. Aşırılıkçı sağ, sistem karşıtı bir biçimde demokrasiyi tümden reddederken; radikal sağ, demokrasiyi kabul eder; ancak çoğulculuk ve azınlık haklarına dayanan liberal demokrasiyi reddeder[1].
Mudde’a (2004) göre popülizm, “ince bir ideoloji”dir. Popülist radikal sağ partilerden bahsedildiğinde, her biri kendi içerisinde farklı özellik taşıyabilmekle birlikte, bu partilerin temel ideolojileri çerçevesinde taşıdıkları temel özellikler Mudde tarafından doğuştancılık, otoriterlik ve popülizm olarak sıralanmıştır. Doğuştancılık, milliyetçilik ve yabancı düşmanlığının bir bileşeni olarak düşünülebilir. Doğuştancılık genel itibariyle göçmenleri ve yerli azınlıkları hedef alır ve bu grupları homojen olan ulusa tehdit olarak algılar. Otoriterlik ise, katı kurallara dayanan bir toplum anlayışına dayanır. Otoriterlik, toplumsal problemlerin suç olarak sayılmasını ve suçlulara daha az hak tanınması anlayışını da beraberinde getirir. Son olarak popülizm ise, toplumu “saf insanlar” ve “yozlaşmış elit” olarak birbirine zıt ve homojen iki gruba ayıran ve siyasetin genel iradeyi temsil etmesi gerektiğini savunan bir ideoloji niteliğindedir (Mudde, 2004: 543; Mudde, 2014: 99; Mudde, 2016: 296).
“Toplumun sesi” olduklarını iddia eden popülist radikal sağ politikacılar (Mudde, 2016: 296), Avrupa ülkelerinde önemli seçim başarıları elde etmektedirler. Fransa’da Ulusal Cephe (Front National-FN), Avusturya’da Avusturya Özgürlük Partisi (Freedom Party of Austria– FPO), Hollanda’da Hollanda Özgürlük Partisi’nin (Party for Freedom-PPV) elde ettiği seçim başarıları bu anlamda verilebilecek önemli örneklerden bazılarıdır. Seçimlerde elde ettiği başarı grafiği hızla tırmanan popülist radikal sağ partilerden bir diğeri ise AB üyesi İtalya’da aktif siyaset sürdüren ve 25 Eylül 2022’de gerçekleştirilen seçimlerin kazananı olan F.d.I. olmuştur.
Mudde’un da belirttiği üzere, Avrupa’daki popülist radikal partiler her ne kadar önemli seçim başarıları elde ederek siyasal anlamda yükselişte olsalar da genel olarak ikincil aktör konumunda olma eğilimi göstermektedirler (2016: 302). Ancak, F.d.I.’nın 2022’de İtalya’da gerçekleştirilen son genel seçimlerde elde ettiği galibiyet, onun koalisyonun büyük ortağı olma imkânı yakalamasını da beraberinde getirmiştir. Bu anlamda İtalya, Avrupa ülkeleri arasında bir ilk niteliğindedir. Buradan hareketle, bu çalışmada popülist radikal sağ partilerin AB’deki yükselişi Akdeniz ülkelerinden İtalya’da aktif siyaset yürüten F.d.I. örneği çerçevesinde incelenecektir.
İtalya’nın Kardeşleri’nin Kuruluşu ve 2022 Seçimlerine Giden Süreç
F.d.I., İtalya siyasetindeki ana akım merkez sağ parti olan Özgürlük Halkı (Popolo della Liberta-P.d.L) Partisi’nden ayrılma yoluyla, Giorgia Meloni tarafından 21 Aralık 2012 yılında kurulmuştur ve ilk olarak 2013, ardından 2018 ve 2022 yıllarında yapılan genel seçimlere katılmıştır. F.d.I. kurulduğu tarihten 2022 yılında yapılan genel seçimlere kadar İtalyan parlamentosundaki ana muhalefet partisi konumunda olmuştur.
2013-2022 Yılları Arasında Gerçekleştirilen Genel Seçimler ve Siyasi Partilerin Oy Oranları
Yıl | F.d.I.
(%) |
İtalya İleri (Forza Italia-FI) (%) | Lig[2](LEGA)
(%) |
Beş Yıldız Hareketi (Movimento 5 Stelle-M5S)
(%) |
Demokratik Parti (Partito Democratico-PD) (%) |
2013 | 2 | 21,6 | 4,1 | 25,6 | 25,4 |
2018 | 4,4 | 14 | 17,4 | 32,7 | 18,7 |
2022 | 26 | 8,1 | 8,8 | 15,4 | 19,1 |
Kaynak: Parties and Elections in Europe, 2022
Yukarıdaki yer alan ve İtalya’da 2013-2022 yılları arasında gerçekleştirilen genel seçimler ve ana siyasi partilerin aldıkları oy oranlarının verildiği tablo incelendiğinde, F.d.I.’nın 2013 yılında girdiği ilk genel seçimler sonrasında kendisine destek veren seçmen kitlesini zamanla genişlettiği ve marjinal bir parti konumundan sıyrıldığı görülmektedir. Özellikle, 2022 yılındaki seçimlerde elde ettiği başarı bu anlamda dikkate değerdir.
F.d.I’nın 2013 seçimlerine giderken benimsediği politikaları incelendiğinde, “İtalya’yı Bekleyen Zorluklar” isimli 2013 programı bağlamında, partinin kurulduğu ilk dönemde AB’ye karşı negatif bir tutum sergilemediği, dolayısıyla, Avrupa şüpheci bir çizgide olmadığı görülmektedir. Ayrıca, parti politikalarında herhangi bir doğuştancılık, milliyetçilik ya da otoriterlik ibaresi olmadığı gibi, göç karşıtlığı ya da yabancı düşmanı öğelere de rastlanmamaktadır. Bu bağlamda, 2013 yılı parti programı uyarınca, F.d.I’nın bu dönemde muhafazakar sağ kanat bir partiye daha yakın durduğunu söylemek mümkündür (Dona, 2022: 9-10). Popülist radikal sağ partilere ilişkin öğelere ilk olarak parti lideri Meloni’nin 9 Mart 2014’te Fiuggi’de gerçekleşen Parti Kongresinde yaptığı “Egemen Halk Adına” isimli konuşmada rastlanmıştır. Meloni’nin Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinden birkaç ay önce gerçekleştirdiği bu konuşmada, o dönemin Başbakanı Matteo Renzi’ye benimsediği karşıtlığa, milliyetçi, otoriter ve Avrupa şüpheci öğelere rastlamak mümkündür (bkz. Dona, 2022: 10). F.d.I.’nın radikal sağa kaymasını netleştiren olay ise, 2017 yılında Trieste’de düzenlenen İkinci Parti Kongresi olmuştur. 2018 genel ve 2019 AP seçim programlarının dayandırılacağı ideolojiyi temsil eden “Vatanseverlerin Hareketi İçin Trieste Tezi” başlığını taşıyan belge bu kongrede kabul edilmiştir. 2017’de yayınlanan söz konusu belge çerçevesinde F.d.I. doğuştancılık, milliyetçilik, egemenlik, otoriterlik, Avrupa şüpheciliği ve popülizm gibi radikal sağın temel özelliklerini taşır hale geldiğini söylemek mümkündür (bkz. Dona, 2022: 11-13).
İtalya ulusal siyaseti incelendiğinde, F.d.I.’nın özellikle 2022 yılındaki seçimlerde gerçekleştirdiği sıçrama öncesinde, popülist eğilimleri ile dikkatleri üzerine çeken ve kendisini destekleyen kitleyi gün geçtikçe arttıran partiler olarak M5S ve LEGA dikkatleri çekmektedir. Özellikle, 2018 seçimlerinin bu popülist partilerin zaferi niteliğinde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim popülist, sistem karşıtı ve çevreci özellikler taşıyan M5S[3], İtalya’da 4 Mart 2018’de yapılan seçimlerde tek başına %32,7 oy almayı başarmıştır. Bir önceki seçimde aldıkları oy oranları kıyaslandığında diğer partilerin genel olarak oy oranlarında düşüş gözlemlenirken, M5S aldığı oyları %25,6’dan yaklaşık 7 puan daha arttırmış ve tek başına en yüksek oyu alarak büyük bir başarı yakalamıştır. Bununla birlikte, 2018 seçimlerinde en büyük sıçramayı, Matteo Salvini liderliğindeki bölgeselci, sağ kanat popülist bir parti olan LEGA yapmıştır. LEGA, 2013 seçimlerinde almış olduğu %4,1 oy oranını yaklaşık dörde katlayarak %17,4 oy almış ve yönetimdeki koalisyon ortaklarından biri olmayı başarmıştır. LEGA’nın 2018 seçimlerindeki bu çıkışı bağlamında, partinin İtalya’da popülist radikal sağın F.d.I.’dan önceki en büyük destekçi kitlesine sahip olan temsilcisi konumunda olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Devamını okumak için…
Ayçe SEPLİ |Dr. Arş.,Gör., KTÜ, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü, aycesepli@ktu.edu.tr
REFERANSLAR:
[1] Mudde’un yaptığı ayrımdan hareketle, bu çalışmada F.d.I.’dan hem kavramsal karışıklığın önüne geçmek adına hem de aşırılıkçı olarak adlandırılamayacağı için popülist radikal sağ olarak bahsedilmiştir.
[2] Önceki ismiyle Kuzey Ligi (Lega Nord-LN)
[3] M5S, kendisini siyasi sağ-sol parti spektrumunun dışında olarak tanımlar.