ANALİZ YAZISI
Avrupa Komisyonu, ABD başkanlık seçimini kazanan Joe Biden için 7 Kasım’da resmi bir kutlama mesajı yayınladı. Mesajda öncelikle Atlantik’in iki yakasının ilişkilerinin tarihi ve önemli yapısına vurgu yapılıyor. Sonra “yeni” beklentiler ve projeksiyondan bahsedilerek ilişkilerin geleceğine ilişkin mesaj veriliyor. İlki “yeni” zorluklar ve fırsatlar bağlamında “yenilenmiş” bir ortaklığın özel önem taşıdığı belirtiliyor. Sonuncusu ama belki de en önemlisi, başlıca iş birliği alanları olarak ise AB’nin son dönemdeki “yeni” öncelikleri küresel salgınla mücadele, iklim değişikliği (“Yeşil Mutabakat”), dijital dönüşüm (“Dijital Avrupa”), kural / ilke tabanlı “çok taraflı uluslararası sistem”de reform yapılması vb. “normatif” karakterini taşıyan konular sıralanıyor. Sonrasında 10 Kasım’da Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen de “AB Büyükelçileri Konferansı”nda yaptığı konuşmada ABD ile ilişkilerin geleceğine ilişkin de geniş değerlendirmelerde bulundu, iki taraf arasındaki ilişkilerin ortak değerlere (normlara) dayandığını belirtti.
Açıkçası iki taraf arasındaki ilişkilerin seyri açısından temel nokta ABD’nin yeni yönetiminin AB’nin bu ‘yeni’ yaklaşımına ne derece katılım sağlayacağı ve nasıl yanıt vereceğidir. AB’nin uluslararası katılım ve normatif karakter taşıyan öncelikli konularında iş birliğinin sağlanması ancak ABD’nin belirgin bir politika ve yaklaşım değişimi durumunda gerçekleşebilecektir. Bu bağlamda temel başlıkları aşağıda ele alalım.
Küresel salgınla mücadele olmazsa olmaz…
Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 küresel salgını ile mücadelede aşıya AB’nin sadece kendisinin değil tüm dünyanın erişebilmesinin hedeflediği açıklanmıştı. Bu çerçevede, salgının tek bir ülkenin gayretiyle değil planlı bir hazırlık ve küresel iş birliği ile çözülebileceği anlayışıyla “Avrupa Aşı Stratejisi” ilan edildi, “Avrupa Sağlık Birliği’ kuruldu.
Salgınının kaynağı ve yayılması hakkındakiler başta olmak üzere karşılıklı suçlamalar yoluyla ABD ile Çin’in arası biraz daha açılırken, aşı – ilaç bulma çalışmaları AB ile ABD arasında biraz daha yakınlaşmaya vesile olacak gibi görünüyor. %90 Koruyuculuğu olduğu iddia edilen COVID-19 aşısını hazırladıklarını duyuran Alman firması BioNTech ile ABD merkezli Pfizer ortaklığı şimdiden büyük siparişler almaya başladı bile. Avrupa Komisyonu Başkanı şimdilik 300 milyon doz aşı siparişi verdiklerini ve bunun devamının geleceğini açıkladı. Ayrıca AB siparişle yetinmeyip salgınla mücadele kapsamında ayırdığı bütçeden buraya destek vereceğini duyurdu.
İklim değişikliği ile mücadele alanında AB küresel öncü olmak istiyor…
AB’nin iklim değişikliği ile mücadele konusundaki öncü rolüne ilişkin resmi söyleminin ötesinde bu alandaki normatif karakterini güçlendirmeyi amaçladığı, hatta bu konuda başarılı olduğu ifade edilebilir. Öyle ki AB’nin 2050 yılında “iklim-nötr” olma hedefine yönelik programı hâlihazırda uygulamada. Çin, Güney Afrika ve Güney Kore diğer ülkeler de izlemeye başlayarak benzer hedeflerini açıkladı. Asıl hedef ise emisyonların %80’ninden sorumlu olan G 20 ülkelerinin sürece dahil edilmesi.
Önümüzdeki dönemde AB’nin normatif karakter taşıyan ve öncülüğe soyunduğu bu rolünü ABD ile olan ilişkilerine de yansıtmaya çalışması beklenecektir. Paris İklim Anlaşması’na ilişkin ABD’nin nasıl hareket edeceği hakkındaki beklenti Von der Leyen tarafından da dile getirildi. Çin’in ardından dünyanın en büyük ikinci karbon salımı yapan ülkesi olan ABD’nin 5 Kasım 2020 tarihinde resmen çekildiği Paris İklim Anlaşması’na Biden’ın 77 gün içinde geri dönmeyi ve bu alanda daha etkin olacaklarını ifade etmiş olması ise beklentiye bir sinerji sağlayacağı açıktır.
Ticaret ilişkilerin merkezinde olmaya devam edecek…
Biden döneminde de ticaret Transatlantik ilişkilerin önemli bir başlığını oluşturmaya devam edecek gibi görünüyor. Trump’ın iptal ettiği Trans Atlantik anlaşmalar, ticaret savaşları olarak nitelenebilecek korumacı önlem ve politikalarının ilişkilere verdiği zararın telafi edilmesi iki taraf için de çok önemli olacak. Bilindiği üzere, AB bir yandan ABD yeni yönetimine tabiri caizse zeytin dalı uzatırken bir yandan da karşılıklılık çerçevesinde meşru haklarını kullanmaktan geri durmayacağını açıkladı. AB bir yılı aşkın süredir ABD tarafından AB merkezli Airbus’a uygulanan önlemlere karşı ABD merkezli Boeing için kendi önlemlerini uyguluyor. DTÖ tarafından uygun bulunan ve AB Resmî Gazetesinde yayınlanarak yürürlüğe girmekte olan önlemler ABD’nin AB’ye 4 milyar Dolar tutarındaki ihracatını etkileyecek. AB’nin tek taraflı adım atmaktansa kural-tabanlı hareket ederek önlem için DTÖ’nün kararını beklemesi de yine normatif karakterine bir gönderme olarak okunabilir.
Ancak bu alanda “yeni” bir dönemin başlatılması için AB tarafından resmi sesler yükselmeye başladı. Bu konuda önemli bir iş birliği çağrısı ise 9 Kasım 2020 tarihinde Ticaretten Sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesi Valdis Dombrovski’den geldi. Dombrovski, ABD ile karşılıklı tüm yaptırımların ve tarifelerin kaldırılması ve kazan-kazan ilkesince hareket edilmesi çağrısında bulundu.
Hâlihazırda 77 ülkeyi kapsayan 45 ticaret anlaşması ile dünyanın en büyük ticaret ağına sahip AB sürdürülebilirlik ve adil ticaret kavramlarını da öne çıkarmaya çalışıyor ve anılan kavramlar yaptığı anlaşmalara da yansıtıyor. AB’nin STA’lara koyduğu çevrenin korunması, iklim değişikliği, insan hakları ve işçi hakları vs. ile ilgili maddeciler ise normatif güç yaklaşımının bir başka uygulaması olarak okunabilir.
Kurala dayalı çok taraflı uluslararası sistem ve kurumlarındaki reform bir diğer önemli iş birliği alanı olacak…
AB tarafından kurala-ilkeye dayalı çok taraflı uluslararası sistem ve kurumlar ABD ile “yeni” iş birliği bağlamında bir diğer önemli alan olarak değerlendiriliyor. Burada öne çıkan kurumlar BM, DSÖ ve DTÖ. AB çok taraflı uluslararası sistem ve kurumların güçlendirilmesini savunarak aslında kendisinin görece zayıf olduğu askeri alandan kaçınarak öncüsü olduğu normatif karakterin alanını genişletmeye çalıştığı yorumu yapılabilir.
Kurala-ilkeye dayalı çok taraflı uluslararası sistemin yeniden gözden geçirilmesi, kurumların reforma tabi tutulması çalışmaları da yine AB’nin normatif yaklaşımı bağlamında ele alınmalıdır. Önümüzdeki dönemde dolu bir “Trans-Atlantik yapılacaklar listesi” masada bulunuyor. Burada başlıca maddeler DTÖ reformu, ticaret ve iklim değişikliği olarak sayılıyor.
Sonuç Yerine
Yeni dönemde ABD ve AB’nin yakınlaşacağına ilişkin beklentiler büyük olmakla birlikte sonucu zaman gösterecektir ancak, önümüzdeki dönemde AB’nin sadece ABD ile değil dünya ile ilişkilerinde normatif gücünü daha çok kullanmaya gideceği açık. Çin-ABD arasındaki zıtlaşmalar, “ticaret savaşları” ve pek çok anlaşmazlıktaki yeni dengelenme arayışları ve AB içindeki askeri iş birliğinin – kapasitesinin geriliği düşünüldüğünde, AB’nin bu küresel düzlemde “normatif” ve “yumuşak” gücüyle bir konum alması daha gerçekçi bir bakış açısı olabilir. Mevcut zıtlaşmalı küresel düzlemde iklim, ticaret, dijitalleşme vb. alanları kullanan “Normatif Güç Avrupa” bir denge unsuru olarak öne çıkabilir.
Samet ÖZGÜNDÜZ | Analiz | EURO Politika Dergisi Yazarı
Referanslar:
- “I warmly congratulate Joe Biden and Kamala Harris for their victory in the US Presidential elections”.
- “Speech by President von der Leyen at the EU Ambassadors’ Conference 2020”
https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/speech_20_2064
- “Boeing WTO case: The EU puts in place countermeasures against U.S. exports”
https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/ip_20_2048
- “Introductory Remarks by Executive Vice-President Valdis Dombrovskis at the Foreign Affairs Council Trade Press Confer”
https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/speech_20_2062
- “Coronavirus: Commission approves contract with BioNTech-Pfizer alliance to ensure access to a potential vaccine”
https://ec.europa.eu/commission/presscorner/detail/en/ip_20_2081