Almanya Seçimlerinde Son Viraj: Sandıktan Ne Çıkacak?

Yusuf ERTUĞRAL

Almanya, Avrupa’nın siyasi ve ekonomik rotasını belirleyen kilit bir aktör olarak bugün erken seçim için sandık başına gidiyor! Peki, bu erken seçim neden gündeme geldi? Üç yıllık istikrarsızlık ve belirsizlikle sarsılan ülke, Başbakan Olaf Scholz’un liderliğindeki Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve FDP koalisyonunun çöküşüyle yeni bir yol arıyor. Scholz’un güven oylamasını kaybetmesi, 23 Şubat 2025’te başlayan bu kritik dönemi tetikledi.

Haber – Analiz

Almanya, Avrupa’nın ekonomik ve siyasi lokomotifi olarak her seçimde yalnızca kendi geleceğini değil, Avrupa Birliği’nin de yönünü belirleyen bir ülke. 2025 sonbaharında yapılması beklenen genel seçimler, koalisyon içindeki uzlaşmazlıklar nedeniyle Şubat ayına çekildi. Seçime günler kala, Berlin’den Brüksel’e, hatta Ankara’ya kadar geniş bir coğrafyada herkes bu seçimlerin sonuçlarını konuşuyor.

Peki, Almanya neden erken seçime gitti? Kısaca özetlemek gerekirse, ülke ekonomisinin pandemi sonrası toparlanmaya çalışırken enerji krizi ve enflasyonla darbe alması, koalisyon hükümetini zayıflattı. 2021’de kurulan SPD-Yeşiller-FDP ortaklığı, özellikle göç, enerji dönüşümü ve savunma harcamaları konularında büyük görüş ayrılıkları yaşadı. Hükümet ortakları, ortak bir politika belirlemekte zorlanınca Almanya, siyasi tıkanıklık nedeniyle erken seçime sürüklendi.

Seçimlere sayılı günler kala kamuoyuna yansıyan anket sonuçlarına baktığımızda; CDU/CSU (Alman Hristiyan Demokrat Birliği ‘Eski Başbakan Merkel’in partisi’): %32, SPD (Almanya Sosyal Demokrat): 14, Yeşiller Partisi: %14, FDP (Hür Demokrat Parti ‘Liberal’): %4, Sol (Die Linke): %6, AfD (Almanya için Alternatif Parti ‘Aşırı Sağ’): %21, BSW (Sahra Wagenknecht Birliği): %4,5 olarak yansımakta.

CDU/CSU: Güçlü Geri Dönüş İçin Hazır mı?

Ana muhalefet partisi CDU/CSU, anketlerde açık ara birinci sırada. Friedrich Merz liderliğindeki muhafazakâr blok, “Almanya’yı yeniden istikrara kavuşturacağız” diyerek seçmenlerden destek istiyor. Göçü sıkı denetleme, vergileri düşürme ve enerji maliyetlerini kontrol altına alma vaatleriyle kampanyasını sürdürüyor. Şu anki anketlerin ortalamasına baktığımızda CDU/CSU’nun %28-30 bandında olduğunu gösteriyor.

Ancak bu destek, onların tek başına iktidar olmasına yetmiyor. Yani seçim sonrası CDU/CSU için zorlu bir koalisyon pazarlığı dönemi başlayacak. Yeşiller ve FDP ile bir “Jamaika Koalisyonu” ihtimali masada. Ancak partiler arasındaki büyük politika farkları, bu senaryonun kolayca gerçekleşmeyeceğini gösteriyor.

SPD: Yıpranmış Ama Mücadeleyi Bırakmıyor

Başbakan Olaf Scholz’un partisi SPD, koalisyonun büyük ortağı olarak erken seçim sürecinde en büyük yıpranmayı yaşadı. Sosyal adalet, düşük gelirli ailelere destek ve enerji yardım paketleri gibi vaatler öne çıksa da seçmenin hükümet performansına yönelik memnuniyetsizliği, SPD’nin oy oranını %15 – 14 seviyelerine çekti.

SPD’nin en büyük kozu ise büyük koalisyon seçeneği. Eğer CDU/CSU ile sandık sonrası anlaşabilirse, eski “Büyük Koalisyon” modeli tekrar hayata geçebilir. Ancak SPD tabanında, partinin bir kez daha CDU/CSU’nun gölgesinde kalmasına yönelik tepkiler var.

Yeşiller ve FDP: Koalisyonun Kilit Taşları

Yeşiller ve FDP, Almanya’daki seçimlerde genellikle büyük partilere bağlı olarak koalisyonun kilit taşları konumuna geliyor. Yeşiller, enerji dönüşümü ve çevre politikaları konusunda kararlı bir çizgi izliyor. Ancak, yüksek enerji fiyatları ve sanayicilerin baskısı nedeniyle Yeşiller’in politikaları bazı kesimlerde tepki çekiyor. Şu anda anketlerde %14- 17 civarında bir destekleri var.

Öte yandan FDP, iş dünyasını destekleyen politikalarıyla biliniyor. Düşük vergiler, serbest piyasa ekonomisinin güçlendirilmesi ve dijitalleşme öncelikli vaatleri arasında. Ancak FDP, mevcut hükümette yer aldığı için seçmen nezdinde yıpranmış durumda. Oy oranı %6-8 bandında seyrediyor gibi gözükse de seçim günü yaklaştıkça %4,5 gibi bir oranla barajın altında kalacağı gözükmekte. Birkaç hafta önce FDP’ye yakın bir vakfın uzmanı ile yaptığımız sohbette ne yazık ki barajın altında kalma ihtimalinin yüksek olduğunu belirtmişti.

AfD ve Sahra Wagenknecht: Sisteme Başkaldıranlar

Aşırı sağcı Almanya’nın Alternatif Partisi (AfD), özellikle göç politikalarına yönelik sert muhalefetiyle tanınmaktadır. Son seçimlerde, Doğu Almanya eyaletlerinde güçlü bir çıkış yaparak ülke genelinde %20-21 civarında bir destek oranına ulaşmıştır. Ancak, AfD’nin hükümette yer alma ihtimali düşüktür, çünkü hiçbir büyük parti, bu partiyle koalisyona girmeyi istememektedir. Buna rağmen, uzmanlar, AfD’nin anketlerdeki oy oranlarının daha da artabileceğini, çünkü partinin desteğini açıkça ifade etmekte çekinen pek çok seçmen olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, AfD’nin zengin eyaletlerde bile oylarını yükseltmesi dikkat çekici bir gelişmedir.

Sol kanatta ise, Sahra Wagenknecht liderliğinde yeni kurulan BSW (Bündnis Sahra Wagenknecht) dikkat çekiyor. Geleneksel sol politikaları ekonomi ve göç konusunda daha katı söylemlerle birleştiren Wagenknecht, özellikle eski Doğu Almanya bölgesinde büyük bir seçmen kitlesine hitap ediyor. Ancak partisi henüz yeni olduğu için barajı (yüzde 5) aşıp aşamayacağı belirsiz. Anketler BSW’yi %4-6 seviyesinde gösteriyor. Eğer barajı aşarsa, Almanya’daki sol kanat yeniden şekillenebilir.

Seçim Sonrası Olası Senaryolar

Seçim sonuçları ne olursa olsun, Almanya’yı çok parçalı bir parlamento ve zorlu bir koalisyon süreci bekliyor. İşte olası senaryolar:

  • CDU/CSU + Yeşiller + FDP (Jamaika Koalisyonu): Muhafazakârların liderliğinde bir hükümet kurulabilir, ancak Yeşiller ile CDU/CSU arasında iklim ve ekonomi politikaları konusunda büyük görüş ayrılıkları var.
  • SPD + CDU/CSU (Büyük Koalisyon): Almanya’da daha önce birçok kez uygulanan bu model, iki büyük partinin birlikte hükümet kurması anlamına geliyor. Ancak SPD’nin bu seçeneğe sıcak bakmadığı biliniyor.
  • SPD + Yeşiller + FDP (Ampel Koalisyonu): Mevcut koalisyonun devam etmesi ihtimali çok zayıf görünüyor, çünkü partiler arasında derin kırılmalar var.
  • SPD + Yeşiller + BSW (Sol Koalisyon): BSW barajı aşarsa, sol ittifak bir seçenek olabilir. Ancak SPD ve Yeşiller, BSW’nin dış politikadaki radikal tutumuna mesafeli.

Türkiye ve Avrupa’ya Etkileri

Almanya seçimleri, Avrupa Birliği’nin geleceği açısından kritik önem taşıyor. Ukrayna’ya yönelik askeri ve mali yardımların devam edip etmeyeceği, Avrupa ekonomisinin nasıl şekilleneceği ve göç politikalarının nasıl belirleneceği gibi konular, Berlin’deki yeni hükümetin alacağı kararlarla doğrudan bağlantılı.

Türkiye açısından bakıldığında ise en önemli başlık, Almanya’nın göç politikaları ve iş gücü açığı. Türkiye, Almanya’daki en büyük göçmen nüfusa sahip ülke olarak, yeni hükümetin çalışma izinleri ve entegrasyon politikalarını yakından takip edecek. SPD ve Yeşiller, Türkiye ile daha fazla işbirliğine açıkken, CDU/CSU daha sert ve kontrollü bir ilişki modeli benimseyebilir.

Sonuç: Belirsizliklerin Seçimi

Almanya, 2025 seçimlerinde sadece yeni bir hükümet seçmeyecek, aynı zamanda ekonomik ve siyasi geleceğini şekillendirecek. Hiçbir parti tek başına hükümet kuramayacağı için seçim sonrası koalisyon pazarlıkları uzun sürebilir. O yüzden seçim akşamı açıklanacak sonuçlardan çok, sonrasında nasıl bir hükümet kurulacağı belirleyici olacak.

Berlin’deki gelişmeler yalnızca Almanya’yı değil, tüm Avrupa’yı ve Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Sandıktan çıkacak sonuçlar hem Brüksel’de hem de Ankara’da dikkatle izlenecek.

Bu yazı, 17 Şubat 2025 tarihinde Diyalog Gazetesi’nin günlük basılı yayında yayımlanmıştır.

Photo: AFP

Total
0
Shares
Previous Post

Almanya’nın bir sonraki muhtemel başbakanı ekonomiyi iklimin önüne koyma sözü verdi

Next Post

Kıbrıs Müzakerelerinde Yeni Perde: Erdoğan’ın Stratejisi ve Olası Senaryolar

Related Posts