Aşırı sağ Avusturya’daki seçimlerini kazandı. Brüksel umursamıyor.

Ömer Miraç APAYDIN

AB’nin bir sorunu olduğunu kabul etmesi için kaç popülist hükümetin seçilmesi gerekiyor?

Barbara Moens ve Nicholas Vinocur

BRÜKSEL — Sakin olun ve hayatınıza devam edin.

Bu, Avrupa’da bir başka aşırı sağcı seçim zaferinin ardından bu sefer Avusturya’daki Brüksel’in sloganı gibi görünüyor.

Herbert Kickl ve göçmen karşıtı, Rusya yanlısı Özgürlük Partisi (FPÖ)[1] Pazar günkü oylamada zirveye çıktı ancak hükümetten uzak tutulmaları muhtemel. AB diplomatları ve yetkilileri ise Avusturya’nın seçim sonucunun Avrupa üzerindeki doğrudan etkisini küçümsedi.

“Koalisyon açısından ne çıkarsa çıksın, Avusturya politikasının çok fazla değişmesi pek olası değil” dedi bir AB diplomatı, Brüksel’deki genel havayı yansıtarak. Bu yazıda yer alan diğer diplomatlar gibi, diplomat da özgürce konuşmak için anonim kaldı.

“Ton farklı olacak ancak radikal bir değişimden ziyade önemli ölçüde süreklilik olabilir.”

Üst düzey bir AB diplomatı da benzer bir tavır takınarak Brüksel’in daha önce de böyle seçim sonuçları gördüğünü ve bunun Avrupa politika yapımında doğrudan bir etkisi olmadığını söyledi.

AB yürütme organının baş sözcüsü Eric Mamer, Pazartesi günü Avusturya seçimlerinin sonuçları hakkında yorum yapmayı reddetti ancak “Avrupa Komisyonu misyonunu yerine getiriyor. Son beş yıldır son derece karmaşık bir uluslararası bağlamda bunu yapıyor ve gördüğümüz gibi hem Avrupa Konseyi liderleri hem de Avrupa Parlamentosu üyeleri Başkan [Ursula] von der Leyen’i ikinci bir görev için yeniden onayladılar, bu da kesinlikle belirli sayıda şeyi doğru yaptığımız anlamına geliyor.”

Ancak Brüksel omuz silkerken, aşırı sağ popülist güçlerin yükselişi azalma belirtisi göstermiyor.

Bu ayın başlarında Almanya’nın göçmen karşıtı Almanya İçin Alternatifi yerel seçimlerde güçlü kazanımlar elde ederken geçen yıl İslam karşıtı popülist Geert Wilders Hollanda ulusal seçimlerini kazandı. Aşırı sağ güçler ayrıca Haziran ayındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde blok genelinde önemli kazanımlar elde etti, Fransa’nın Ulusal Birlik Partisi Avrupa sandıklarında kazandı ve daha sonra Fransa’nın ulusal parlamentosundaki en büyük tek parti oldu.

Bu seçim sonuçları, yıllardır ana akım Avrupa politikacılarının canını sıkan Rusya yanlısı, göçmen karşıtı Macaristan Başbakanı Victor Orbán’ın anlatısına katkıda bulundu.

Georgetown Üniversitesi’nden Daniel Kelemen, Avusturya seçim zaferinin, AB içinde radikal, otoriter ve Rus yanlısı partilerin hükümetlere girme eğiliminin hiçbir şekilde Macaristan ile sınırlı olmadığını gösterdiğini söyledi.

Kelemen, “AB, Putin gibi stratejik rakiplerinin çıkarlarına hizmet eden ‘Truva atı’ rejimleri tarafından sızma ve gasplara karşı savunmasızdır” dedi. “AB yapısındaki ulusal hükümetlerin gücü nedeniyle, bir üye hükümet böyle bir partinin kontrolü altına girdiğinde Birlik bir bütün olarak raydan çıkabilir.”

Koalisyon büyüklüğünü koruyor

Şimdiye kadar, AB büyük ölçüde her zamanki gibi işini yürütebildi. Avrupa Parlamentosu’ndaki sağa kayma, von der Leyen’in Avrupa Komisyonu’nun başında beş yıl daha kalmasını engellemedi, radikaller ise bölünmüş durumda ve bu da etkilerini ve güçlerini sınırlıyor.

Bocconi Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü olan Catherine De Vries, “Avrupa’daki üst düzey işler; muhafazakârlar, sosyalistler ve liberallerden oluşan büyük koalisyonlar tarafından alındı,” dedi. “Ayrıca, Avrupa Parlamentosu’ndaki aşırı sağ gruplar genellikle işbirliği yapmıyor. Yani genel olarak aşırı sağın Avrupa siyasetindeki etkisine gelince durum karışık.”

Şekil 2: AB diplomatları ve yetkilileri ise Avusturya’nın seçim sonucunun Avrupa üzerindeki doğrudan etkisini küçümsedi. | Joe Klamar/AFP,  Getty Images aracılığıyla

Avrupa başkentlerinde, koalisyon siyasetinin karmaşık süreci çoğu zaman en radikal politikacıların hükümete girmesini engelledi veya en azından etkilerini zayıflattı.

Örneğin Hollanda’da Wilders, Hollanda hükümetinin bir parçası değil ve koalisyon ortaklarıyla bir anlaşmaya varmak için bazı Avrupa şüphecisi, göç karşıtı pozisyonlarından geri adım attı. Benzer bir senaryo, FPÖ’nün ancak Kickl’den uzaklaşırsa hükümete girmesinin muhtemel olduğu Viyana’da da yaşanabilir. Merkez sağ Avusturya Halk Partisi (ÖVP), Sosyal Demokratlar ve liberal NEOS ile üçlü bir koalisyon kurmayı başarırsa parti tamamen hükümetten bile dışlanabilir.

Bu arada İtalya’da Giorgia Meloni, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana ülkenin en sağcı hükümetine liderlik ediyor. Ancak Avrupa Konseyi’nde Meloni, birçok ana akım politikacının korktuğu kadar engelleyici olmadı; bu da AB’nin 27 ulusal lideri bir araya geldiğinde Orbán’ın nispeten izole olduğu anlamına geliyor (Slovakya Başbakanı Robert Fico’dan gelen ara sıra destek dışında). Ancak bu değişmek üzere olabilir: Donald Trump Kasım ayında ABD başkanlık seçimlerini kazanırsa, Orbán şüphesiz cesaretlenecektir.

Orbán Pazartesi günü Macaristan parlamentosuna “Göç konusunda haklı olduğumuz gibi, [Ukrayna’daki] savaş konusunda da haklı olduğumuz kanıtlanacak” dedi. Macaristan, göçmen karşıtı söylemiyle AB’nin göç politikasını uzun zamandır sağa doğru itiyor.

Aşırı sağ hemen iktidara gelmese bile, aşırı partilerin zaferleri Avrupa siyasi manzarasını etkiliyor, diyor Oxford Üniversitesi’nden “Radikal Sağın Normalleşmesi” kitabının yazarı Vicente Valentim.

Valentim, Avrupa toplumlarında aşırı sağ zaferlerinin daha önce damgalanmış davranışları normalleştirdiğini, çünkü yabancı düşmanı veya aşırı sağ görüşlere sahip olabilecek vatandaşların bunlara göre hareket etme konusunda daha rahat hissettiğini vurguladı.

Valentim, politika düzeyinde, aşırı sağ partilerin “gündemi belirlediğini ve diğer partilerin kendi sorunları hakkında çok konuşmasını sağladığını”, özellikle seçim zaferlerinin ardından devam etti. Ana akım partilerin genellikle “aşırı sağ partilerin kendilerine önermek isteyeceği türden politikalar” çıkardığını, bunun da aşırı sağı daha da normalleştirdiğini ekledi.

Bu anlamda, Brüksel’in bu hafta sonu gerçekleşen FPÖ zaferine verdiği tepki ile yaklaşık 25 yıl önceki tepki arasındaki fark anlamlıdır.

Merhum Jörg Haider liderliğindeki partinin Avusturya hükümetine girmeye hazırlandığı ülkenin 1999 parlamento seçimlerinin ardından, blok Viyana’ya diplomatik yaptırımlar uyguladı; bunlara üst düzey toplantıların askıya alınması da dâhildi. Bakanlar, Avusturya’yı Avrupa Birliği’nden dışlamayı açıkça tartıştılar.

Çeyrek asır ileri saralım, AB, FPÖ’nün zaferini esneyerek karşılamış gibi görünüyor — her zamanki gibi işine devam etmeden önce.Sebastian Starcevic raporlamaya katkıda bulu


[1] Freiheitliche Partei Österreichs

Orjinal Makale: The far right won Austria’s election. Brussels doesn’t care.

Photo: Herbert Kickl and his anti-migrant, Russia-friendly Freedom Party (FPÖ) came out on top in Sunday’s vote in the country but are likely to be kept out of government. | Alex Halada/AFP via Getty Images

Total
0
Shares
Previous Post

Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de Barış Arayışlarına Yönelik Panel Tartışması

Next Post

Trump en güçlü sinyali verdi ancak Putin’e karşı Ukrayna ve Zelenskyy’i desteklemeyecek

Related Posts