Yusuf ERTUĞRAL
Diğer Avrupa devletlerinin aksine vetolu ve sıkıntılı bir dönemin ardından 1973 yılında Avrupa Birliği’ne giren Birleşik Krallık 23 Haziran 2016 yılında aldığı “Brexit” kararı, şüphesiz sadece Birleşik Krallığı değil tüm Avrupa’da dengeleri değiştirecek bir olaylar zincirinin başlamasına sebep olmuştur. Uzun süredir tartışılan Avrupa Birliğinden ayrılma referandumunun %52’lik bir oyla çıkıştan yana sonuçlanması, Birleşik Krallık içinde var olan diğer sorunların yeniden ortaya çıkmasına da sebep olmuştur. Başta İskoçya’nın bağımsızlığı konusu olmak üzere, Kuzey İrlanda’nın geleceği gibi hususlar yeniden birer birer kendini göstermeye başlamıştır.
Birleşik Krallığın AB’yi terk etme konusundaki tarihi kararı Brüksel’de şok etkisini oluşturmuş ve şok etkisinin dalgalarını Avrupa üzerine kendisini hissettirmiştir. Birleşik Krallık kendi iç politikası gündeminde; Bir yandan İskoç hükümetinin yeniden bağımsızlık için ikinci referandum için artan talepleri diğer yandan 20 yıl önce İngiltere’nin İrlanda’yla imzaladığı kırılgan barış anlaşması olan Belfast (Hayırlı Cuma Anlaşması) anlaşması türbülansa girmiş gözükmektedir. Zira Barış anlaşması ile siyasi bir istikrar düzen tesis edilirken İrlanda Cumhuriyeti ile Kuzey İrlanda arasında siyasi, ticari ve kültürel koşulları sağlanmıştı.
Brexit’in ardından İrlanda Cumhuriyeti ile Kuzey İrlanda arasında serbest dolaşım ve ticaretin ortadan kalkması ihtimali adada geçmişteki çatışma ortamına geri dönülmesinden endişe edilmektedir. Brexit sorunu İrlanda’nın yeni yeni toparlanmaya başlayan ekonomisini tehdit etmeye başlamış durumdadır. 1973 yılına kadar İrlanda kırsal ve gelişmemiş bir ekonomiye sahipti ve bundan dolayı üretilen ürünler İngiliz pazarına bağımlı bırakmıştı.
Henry Farrell Foreign Affairs için kaleme aldığı “Northern Ireland’s Brexit Problem” başlıklı makalesinde; Birleşik Krallığın 1973 yılında AB üyesi olmasıyla İngiltere ve İrlanda arasındaki ilişkileri başka bir boyuta taşıdığını bunun en önemli sebebi olarak İrlanda’nın yeni pazarlar bularak hem Birleşik Krallık’la ve Avrupalı devletler ile olan iş birliğini yeniden canlandığını yeni bir politik forum sağladığının önemini altını çizmektedir. Farrell, birkaç on yıl boyunca, İrlanda’nın tarım ekonomisi, hızlı ve devasa büyüyen ekonomisi 2008 yılındaki ekonomik krizle iflasın eşiğine getirirken kısmi bir toparlanma ardından post- sanayi haline dönüştüğünü dile getirerek İrlanda büyüdükçe, etnik kimlik sorununu arka plana atarak kendisini küçük, başarılı bir Kuzey Avrupa devleti olarak görmeye başladığını belirtmektedir.
İrlanda’nın toparlanmakta olan ekonomisi Brexit ile yeniden canlanan sınır sorunu çözülmediği takdirde ekonomik sorunlar yeniden etnik kimlik milliyetçiliğini canlandıracak ve 20. yılına yaklaşan Belfast barış anlaşmasını tehlikeye atabileceği görülmektedir.
Söz konusu bu analiz çalışmasında Başbakan May’in Brexit anlaşma metninin kabinesine kabul ettirmesi ile başlamış olan güncel durumda yaşanacak hükümet krizi ve ardından politik birliğin kısa vade de ve uzun vadede geleceğine etkileri tartışılacaktır.
May Kabinesinin Üyelikten Çekilme Kararı ve (Azınlık) Hükümet Krizi
Brüksel ile Brexit sürecinin nasıl işleyeceğine dair anlaşamaya varan ve 29 Mart 2019’da ayrılma kararı alan Başbakan May 14 Kasım’da Brexit için ilk kritik eşik olan kabinesini ikna etmeyi başardı. Ancak alınan karar sonrası Brexit Bakanı Dominic Raab, Çalışma Bakanı Esther McVey, Kuzey İrlanda bakanı Shailesh Vara ve üç bakan yardımcısının istifasıyla sonuçlandı. Eski Bakan Raab May’e sunduğu istifa mektubunda sunduğu gerekçelerin arasında Kuzey İrlanda konusunda önerilenlerin Birleşik Krallık’ın bütünlüğüne tehdit oluşturduğunu vurgu yapmaktaydı. Başbakan May önümüzdeki günlerde esas sıkıntıya düşürecek ve iç politikada tıkanmaya sebep olacak asıl sorunun kendi partisinden ve kabinesindeki istifalardan daha ziyade hükümet ortağı Demokratik Birlik Partisi (Democratic Unionist Party) tarafından beklenmektedir.
Yaklaşık bir sene önce Brexit referandumun hemen ardından Muhafazakâr Parti’nin yeni lideri olarak hükümeti kuran May hem Brexit pazarlıklarında daha güçlü bir pozisyonda olabilmek hem kendi muhafazakâr kanattaki eleştirileri etkisizleştirmek hem de seçim ile alacağını ön gördüğü açık bir farkla başarı ile yumuşak bir Brexit yapmak adına erken seçim kararı alınmıştı. Fakat 8 Haziran 2017 tarihinde yapılan erken seçim sonuçları May’in beklentisinin ötesinde sonuçlanmış ve tek başına hükümeti kurma gücünü kaybetmişti.
May ve partisi yeni bir seçimden çekinmesinden dolayı ve İşçi Partisi (Labour Party) ile büyük koalisyon kurması söz konusu olamadığından Kuzey İrlandalı Protestanların partisi olan DUP azınlık hükümeti kurmak zorunda kalmıştı. DUP ve Muhafazakâr Parti, sert bir Brexit ve AB’nin sınırlarının İrlanda Cumhuriyeti açısından mümkün olduğunda esnek olması konusunda asgari müşterek konularda birleşmekteydiler.
Fakat DUP’ ile yapılan azınlık hükümet ortaklığı iç politika da ciddi bir tartışma konusu olup Birleşik Krallığın politik birliğine ve (diğer etnik unsurlar olan Galler ve İskoçya açısından) tarafsızlığına gölge düşürmektedir. Ayrıca söz konusu mevcuttaki azınlık hükümet ortağı İrlanda’ya finansal açıdan bölgeye daha fazla para kanalize edilmesi sonucu İskoçya, Galler ve İngiltere’nin daha yoksul bölgelerine eşit davranılmaması sonucu doğurduğu gözlenmektedir. Nitekim Birleşik Krallığa bağlı Galler’in Başbakanı Carwy Jones, güçsüz bir başbakanın görevde kalmasını sağlamak için ödenen bir rüşvet olduğunu belirterek tepkisini dile getirmişti.
Söz konusu tepkiler ve eleştirilerin May’in kendi partisi Muhafazakâr Parti tarafından da yüksek sesle dile getirildiği görülmektedir. Zira, DUP’un aşırı sağ refleksleri May hükümetini zora sokarken belki de en önemlisi DUP’un aşırı Protestan kimliği, köktenci Protestan kilise ilişkileri Muhafazakâr Parti içindeki kayda değer bir oranda rahatsız etmiş olduğu gözlenmektedir.
Brexit Müzakerelerini Çıkmaza Sokan Kriz: İrlanda Sınır Krizi
Brexit müzakerelerinde AB tarafında, Kuzey İrlanda ve İrlanda Cumhuriyeti sınırlarının geleceğine yönelik olarak Avrupa Konseyi başkanı Donald Tusk Kuzey İrlanda sorunu çözülmeden Brexit müzakerelerinde tam bir uzlaşı sağlanamayacağını net bir şekilde vurgulamıştı.
Güncel durumda Britanya’nın iki tarafında da emeğin ve malların serbest dolaşımına sahip. Ancak söz konusu durum Brexit anlaşmasının onayı ile değişecek. Ayrılık sonrası mevcuttaki sınırın nasıl bir sınırı olacağı konusu İngiltere ve Kuzey İrlanda için çıkmazda olan bir sorun olarak durmakta. Bu konuda May Hükümeti en kuvvetli senaryo olarak Brexit’in ardından Kuzey İrlanda ve İrlanda Cumhuriyeti arasında fiziki bir sınır oluşumdan kaçınmak adına İngiltere’nin AB’yle gümrük birliği içinde kalmasını öngören “backstop” seçeneği üzerinde durmaktadır.
Şekil 1: “Back Stop” İrlanda Protokolü senaryosu
Nitekim, 25 Kasım’da 27 Avrupa ülkesi Birleşik Krallığın AB’den ayrılmasını sağlayan 585 sayfalık Brexit ayrılma belgesine onay verildi. Söz konusu belgede finansal konular, vatandaşlık hakları, Kuzey İrlanda ve güvenlik konuları yer almakta. Sürecin devamında anlaşmanın imzalaması sonrası İngiliz parlamentosunun alt kanadı olan Avam Kamarası’nda da onaylanması gerekmektedir. Başbakan May 26 Aralık tarihine kadar bu anlaşmanın Parlamento’ndan geçirmeyi hedeflemekle birlikte meclis aritmetiği buna izin vermemektedir.
Zira, Başbakan May anlaşmanın parlamentoda onaylanması için mevcuttaki 650 milletvekilinden 320’sinin desteğine ihtiyacı bulunmakta. Söz konusu yukarıda da işaret edildiği gibi başta Raab olmak üzere kabinde de üst üste gelen bakanların istifası, İşçi Partisi Partisi’nin lideri Jeremy Corbyn’nin parlamentoda destek vermeyeceklerini açıklaması ve en önemlisi DUP’un desteklemeyeceği açıklaması Başbakan May’i zor durumda bırakmaktadır.
May normal süreçte Brexit Anlaşmasını 11 Aralık’ta parlamentoya sunulması beklenirken kendi partisinin güven oylaması talebiyle nedeniyle askıya almak zorunda kalmış fakat ertesi gün yapılan oylamada 117’ye karşılık 200 oy alarak genel başkanlığını sağlamlaştırmayı başardı. Fakat gerçek bir başarıdan söz etmek imkânsız zira oylama sonuçları Muhafazakâr Parti’den ciddi bir bölünmenin olduğu görülmektedir. Aynı zamanda güvenoyu arifesinde May söz konusu anlaşmayı yeniden müzakere etmek için Avrupa liderlerini ziyarete gitse de ilk ret cevap Almanya Başbakanı Angele Merkel’den gelmiş Avrupa Adalet Divanı ise Birleşik Krallığın tek taraflı geri çekilme bildirimini feshedebileceğinin kararını vermiştir. Dışarda ve içerde gittikçe desteği kayıp eden May hükümetinin destekçisi azınlık ortağı DUP kalmış durumda.
Uzmanlar Kuzey İrlanda’nın. (DAP’ın) azınlık hükümetine katılımının ve kalma kaygısının derinliğinin en önemli sebeplerinden biri olarak ülke ekonomisine zarar verme tehdidi ve Kuzey İrlanda’nın uzun vadeli bariz bir anlaşma olmadığını her platformda dile getirdikleri Brexit’in barış anlaşması tehdidinin altını çizmekteler.
Brexit Anlaşması’nın Kuzey İrlanda (Hayırlı Cuma Anlaşmasına) Barış Sürecine Zarar Verir mi?
Söz konusu anlaşma taslağına göre bundan yirmi yıl öncesi gibi İngiltere ve İrlanda Cumhuriyeti arasında araç kontrollerinin yapıldığı ve sınır görevlilerin bulunduğu gibi bir katı bir sınır çizgisi istenmemektedir. Bundan dolayı fiziki bir sınırın olmaması adına “backstop” adı verilen alternatif bir senaryo üzerine durulmaktadır.
Ancak ağır basan bu alternatif senaryo ciddi bir oranda da eleştiriyi ve soru işaretlerini beraberinde getirmektedir. İlk olarak; İngiltere gümrüklerinin tamamını kontrol edebilecek mi? Zira, Kuzey İrlanda’nın gıda üretimi ve ürün standartlarında gibi konularda AB kurallarına devam etmek zorunda kalacaktır. İkinci olarak; Kuzey İrlanda facto olarak İrlanda Cumhuriyeti’nin bir parçasına olmasının önünü açacak mı? Üçüncü olarak; Başbakan May Hükümeti’nin devamlılığı ve anlaşmanın sorunsuz olarak parlamentodan geçmesi adına İrlanda’ya özel tavizler vermesi durumunda İskoçya’nın bağımsızlığını tetikleyecek mi? Son olarak bazı analistlerin işaret ettiği gibi 1998 yılında imzalanan Kuzey İrlanda (Hayırlı Cuma Anlaşma) sürecine zarar verecek mi?
Şekil 2: May Kabinesi’nin planladığı fakat çıkmaza giren Brexit zaman çizelgesi
Sonuç Yerine
Fernand Braudel, kısa vadeli çözümlerin gerçeğin üzerine örtülmüş toz olduğunu ve bunlara odaklanmamız gerektiğini işaret eder. Güncel durumda da Başbakan May’in şimdilik kısa vadeli çözümlerle hükümetin ömrünü uzatmak adına alternatiflere yönelmektedir. Kuzey İrlanda ve İrlanda Cumhuriyeti sınır bölgesinin geleceğine yönelik olarak tavizler vererek uzlaşmaya gideceği gözlenmektedir. Zira Kuzey İrlanda ile büyüyen krizi May gerek Muhafazakâr Parti genel başkanlığını gerekse de başbakanlığı kayıp etmeyi göze alamayacağından çözüm olarak May Kuzey İrlanda’ya istisnai olarak AB içinde bırakmak yerine Ortak Pazar ve gümrük birliğinde içinde kalmasına izin verecektir. Aynı şekilde The İrish Independent gibi İrlanda basınında da DUP’a tavsiye niteliğinde May hükümetinin ayakta kalması için desteklenmesi konusunda baskılar yapılmaktadır. May yakın zamanda yapılan güvenlik oylamasını kısa vadede her ne kadar kazanarak genel başkanlığını ve Başbakanlığını bir sene boyunca garanti altına almış olsa da kendi yönetiminde Brexit’i yeniden müzakere ederek gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Ancak yumuşak Brexit’ten uzaklaştığı gibi başta İrlanda olmak üzere AB yeniden müzakereyi ret etmemektedir.
Yukarıda sorduğumuz soruya tekrar dönecek olursak; 1998 yılında imzalanan Kuzey İrlanda (Hayırlı Cuma Anlaşma) sürecine zarar verecek mi? İki sebepten dolayı sürece zarar vermeyeceğini iki argümanlar açıklaya biliriz. İlki Londra, Brexit krizinin tetiklediği hükümet krizi arifesinde May hükümeti DUP’un desteğine sonuna kadar desteğine muhtaç durumdadır. İkinci olarak da İngiltere politik birliğini riske atacak Kuzey İrlanda etnik milliyetçiliği tetikleyecek ve dikkatini dağıtacak karar ve eylemlerden kaçınacaktır. Zira olası DUP ile yollarını ayırması hareketi durumunda erken seçim seçeneği ile birlikte iktidara çok yakın olan radikal sol’a yakın bir çizgiye giren İşçi Partisi’nin iktidara gelmesi Demoklasis kılıcı misali üzerlerinde hissetmektedir. Ayrıca, İktidar değişimi sadece May ve Muhafazakâr Parti’nin dışında İngiliz müesses nizamında çekimser olduğu bir gerçeklik olarak durduğundan erken seçim seçeneği bu durumda en son seçenekler arasındadır.
Kuzey İrlanda her ne kadar Londra tarafından istedikleri tavizleri almak konusunda başarılı olmakla birlikte şaşkınlık ve endişe ’de hâkim durumdadır. Talep edilen her tavizler karşısında İrlanda İngilizlerin sabırlarını taşırmaları konusunda endişe duyarken aynı zamanda Londra’nın Brexit krizinden faydalanarak (DUP’ın) kilit bir etken olması durumu bir yetkilinin dediği gibi; “Bu ya İrlanda tarafından inanılmaz bir diplomatik zafer olarak ortaya çıkacak. Ya da stratejik bir hata olacaktır.”
Kısa vadede Kuzey İrlanda Barış Anlaşması tehlikeye girme riski uzak olmakla birlikte verilen tavizler İskoçya’nın ikinci bağımsızlık referandum olasılığı yakınlaştırmaktadır. Bu durum da ise Brexit sonrası Britanya’nın politik birliği’nin geleceği belirsizliğe sokmaktadır. Her ne kadar May hükümeti, Kuzey İrlanda ve muhalefetteki İşçi Partisi ikinci bir Brexit referanduma sıcak bakmamakla birlikte May için tek çözüm olarak durmaktadır ve bu seçeneği kullanmak zorunda kalacaktır. Zira 2014 yılındaki İskoçya bağımsızlık referandumunda görüldüğü gibi sanıldığının aksine AB varlığı ayrıştırıcı özelliğinden ziyade birleştirici olarak İskoçya’nın Birleşik Krallık’ta kalmasını sağlamıştı. Aynı şekilde Kuzey İrlanda’nın ekonomisini AB aracılığı ile Avrupa devletlerle entegre olarak uzun bir dönemden bu yana etnik sorunları arka plana atmış durumdadır.
Yusuf ERTUĞRAL
Referanslar:
Brexit Sonrası Birleşik Krallık ve AB’nin Geleceği, (2017), (Ed. Ali İzzet Keçeci ve Yusuf Ertuğral, İstanbul: Akademos & Euro Politika Dergisi Yayınları.
Henry Farrell (2018), Northern Ireland’s Brexit Problem. (29 Mart 2018) Foreign Affairs, https://www.foreignaffairs.com/articles/ireland/2018-03-29/northern-irelands-brexit-problem
Dara Doyle (2018), How Ireland Outmaneuvered Britain on Brexit, (14 Aralık 2018), Bloomberg, https://www.bloomberg.com/news/features/2018-12-14/how-ireland-outmaneuvered-britain-on-brexit