Suriye’nin kuzeyinde askerî operasyonlara katılan bir Rus Su-24 savaş uçağının 24 Kasım’da Türkiye’nin hava sahasını ısrarlı ihlâli gerekçesiyle Türk F-16’ları tarafından düşürülmesi, 2000’li yıllarda geliştirilen iki ülke ilişkilerinde yakın vadede negatif seyrin hâkim olacağını göstermektedir. Türkiye’nin düşürdüğü Rus uçağı konusunda iç ve dış basında çokça tartışmalar yapıldı ve halen de devam etmektedir. Ancak akademik anlamda ciddi bir tartışmanın yapıldığını söylemek gerçekten zor. Euro Politika dergisi olarak bu sayımızda Türk hava sahasını ihlal eden Rus uçağının düşürülmesinin arka planını masaya yatırmaya çalıştık ve bu konuda önemli analizleri bulunan Yrd. Doç. Dr. Nergiz Özkural hocamıza sorduk.
Nergiz Özkural hocamız uzmanlık alanı Avrupa Birliği ve uluslararası siyaset olup ilgi alanları arasında AB dış politikası ve Ukrayna’nın dış politikası siyaseti bulunmaktadır. Bu konuda “Avrupa Birliği ve Rusya’nın Güç Alanları Arasında Kalan Ukrayna’da Yaşanan Halk Ayaklanmaları: Turuncu Devrim ve Meydan Devrimi” konusunda önemli makalelere imza atmıştır.
Euro Politika: Değerli Hocam, yakın zamanda Avrupa Birliği ve Rusya’nın güç alanları arasında kalan Ukrayna’da yaşanan gelişmeler karşısında Rusya, Suriye üzerinden Avrupa-Atlantik Dünyasına sizce nasıl bir mesaj vermektedir?
Yrd. Doç Dr. Nergiz Özkural Köroğlu: AB-Rusya ilişkilerinde Suriye ve Ukrayna krizleri belirleyici rol üstlenmiştir. Rusya’nın sert dış politika kararları ve askeri gücünü ön planda tutuyor olması yeni bir soğuk savaş mı başlıyor sorusunu gündeme getirmiştir. Çünkü iki krizde de Batı ülkeleri (ABD ve AB ülkeleri) ile Rusya (Suriye krizinde Çin ile birlikte) karşı karşıya gelmiştir.
Ukrayna krizine baktığımızda AB’nin Ukrayna’daki Avrupa yanlısı halk hareketleri desteklemekten kaçınmadığını hem Turuncu Devrim hem de Meydan Devrimi’nde göstermiş olsa da Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi ile birlikte kendi sınırlarındaki güvenlik tedbirlerini artırmakla yetindiğini görmekteyiz. AB, Rusya karşısında Ukrayna’yı müdafaa edecek askeri gücü olmadığı için şu anda ihtiyatlı bir politika izlemektedir. Fakat AB, tepkisini Rusya’ya ekonomik yaptırımlar (çeşitli ihracat kısıtlamaları) uygulayarak göstermektedir. Rusya ise bu yaptırımlara karşı 89 Avrupalı üst düzey ismi (Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Uwe Corsepius ve eski İngiltere Başbakan Yardımcısı Nick Clegg gibi isimler) “kara listeye” alarak haklarında ülkeye giriş yasağı koymak suretiyle göstermiştir.
Suriye krizi bağlamında ise AB ülkeleri ve Rusya her ne kadar henüz Esad rejimi konusunda uzlaşamamış olsalar da IŞİD’in etkinliğini artırması ve 2015 yazından zirveye çıkan mülteci krizi sonrasında farklı bir yönelim izlemişlerdir. Başta Almanya olmak üzere AB ülkeleri bölge için Rusya’nın çözüm önerilerine daha sıcak bakmaya başlamıştır. Rusya, AB ülkeleri arasında dış politika konusunda yaşanılan fikir ayrılıklarından faydalanmaktadır. AB’nin bu noktadaki zayıflığı uluslararası sistemde bir aktör olarak davranabilme kapasitesini zayıflatmaktadır. Fakat yeni gelişmeler neticesinde Fransa da IŞİD’i bombalamak üzere Suriye’ye uçaklarını göndermiştir. Dolayısıyla İngiltere, Fransa ve Almanya gibi AB’nin merkez ülkelerinin Rusya’nın Suriye’de Esad ile görüşülerek bir çözüm aranması konusuna her ne kadar fikir ayrılıkları olsa da daha sıcak baktıkları söylenebilir.
Röportaj: Yusuf Ertuğral